| |
Seçmen sandığa neden gider neden gitmez?
Deniliyor ki.. Pazar günü hava güzel olursa sandığa gitmeyen seçmen sayısı artabilir.. Neden? Çünkü seçmen sadece bir oy atıp çıkmayacak.. Büyük kentlerde muhtardan ihtiyar heyetine, il genel meclisinden ilçe belediye başkanına, meclis üyelerine, büyükkent belediye başkanına kadar bir dizi oy verecek.. Hesaplamışlar.. Bir kişinin oy verme süresi 4-5 dakikayı buluyormuş.. Yani 3 Kasım gibi değil.. Biraz kuyrukta sıra beklemek gerekecek.. Bu yüzden hava güzel olursa kimse bir-birbuçuk saatini kuyrukta geçirmez deniliyor.. İlk bakışta doğru bir tesbit gibi gelebilir.. Ama geçmiş yıllara baktığımızda, bunun böyle olmadığını görüyoruz.. 1994 yılında yerel seçim vardı.. Yine oy verme işlemi 4-5 dakika sürüyordu.. Ama seçime katılma oranı yüzde 92 oldu.. 1999'da yerel seçimle genel seçim aynı anda yapılınca bir sandık daha eklendi.. Oy verme süresi 5 dakikanın üzerine çıktı.. O seçimde de katılma oranı yüzde 86 idi.. Yani seçim zahmeti seçmeni yıldırmıyor.. Önüne altı-yedi sandık aynı anda konulsa bile istiyorsa gidip oyunu kullanıyor.. 3 Kasım 2002'de bir tek genel seçim yapıldı.. Oy verme süresi tüm işlemleriyle bir dakikayı geçmiyordu.. Ama katılma oranı yüzde 79'a indi. 1994 yerel seçimlerine dönelim.. İstanbul'da seçime katılma oranı yüzde 88.9.. Oldukça yüksek bir rakam değil mi? Bakıyoruz, partiler arasında büyük yarış var.. RP, ANAP, SHP, DYP, DSP kıyasıya yarıştı.. Yarış, seçmeni sandığa çekti.. En karmaşık seçim olan 1999'a bakalım.. İstanbul'da katılım oranı yüzde 83.. Ama aynı İstanbullu sadece genel seçim olmasına rağmen 3 Kasım'da sandıktan uzak durdu.. Katılma oranı yüzde 75'e indi.. Seçmenin, muhtardan milletvekiline kadar tüm yöneticilerini yedi ayrı oy pusulasıyla seçtiği seçime katılma oranı yüzde 83.. Tek oy pusulalı seçime katılma oranı yüzde 75.. Demek ki seçmeni sandığa götüren başka faktörler var.. Nedir bunlar? Seçmen partisini bulamamışsa sandığa gitmiyor.. Kim seçilirse seçilsin diyor.. İkincisi, seçmen siyasete küsmüşse de sandığa gitmiyor.. 3 Kasım'da bunu yaşadık.. 28 Mart seçimini değerlendirirken dikkat etmemiz gereken kıstas bu.. Küçük yöreler farklı.. Seçmen yerel yöneticileriyle daha içli dışlı.. Ama büyük kentler böyle değil.. Eğer büyük kentlerde katılma oranı daha da düşerse, özellikle İstanbul'da yüzde 75'in de altına inerse, ciddi bir sıkıntı var demektir.. 3 Kasım'da 1 milyon 700 bin İstanbullu sandığa uğramadı.. 28 Mart'ta bu sayı daha da artarsa 'Hava güzeldi, kuyruk çoktu, seçim zahmetliydi' diyemeyiz.. Daha anlamlı tahliller yapmak zorundayız..
|