| |
Seçim başarısının kıstası ne olmalı?
Türkiye çok uzun yıllar bu sorunun yanıtını aramadı.. Siyaset bu soruyu kendine sormadı... Her parti, her seçim sonrası bahaneler buldu.. Bahane bulmak içimize işledi.. Sadece siyasette değil, toplumsal yaşamda da hep aynı yola başvurmak, vazgeçemediğimiz bir alışkanlık.. Dikkat edin.. Kimse başarısız olduğunu kabul etmez.. Kimse hatasını itiraf etmez.. Küçük bahanelerle hem kendini hem karşısındakini kandırmaya çalışır.. Başaracakmış da biri gelip elini tutmuş gibi davranır.. Adam bir şirketin müdürüdür; başarısızdır ama kabul etmez.. Koltuğunu başkasına vermez, kalmak için çeşitli ayak oyunları yapar, başkalarını suçlu gösterir.. Ama aynı adam, kaybeden siyasetçinin gitmesini ister.. Onun bahanelerini dinlemek bile istemez.. Aslında kendi yaptığı ile siyasetçinin yaptığı aynıdır.. Ecevit örneği ortada.. DSP yüzde 22'lerden yüzde bire indi; Ecevit 'Bu, partimize yapılan oyunun sonucudur' dedi, koltuğunda kaldı.. Hala meydanlarda.. Üç yılda oylarını sıfırlayarak dünya siyaset literatürüne geçti.. Ama kabul etmiyor.. Başkalarını suçlayarak kendini avutuyor.. O zaman akla şu soru geliyor: Siyasette başarı ve başarısızlığın kıstası olmalı mıdır? Evet, olmalıdır.. Aslında kıstas belli.. AKP'den başlayalım.. 28 Mart'ta yüzde 34.5 olan oyunu yukarı çekerse başarılıdır.. Başarısının derecesi ise oyunu ne kadar yukarı çektiğiyle orantılıdır.. Daha önce sahip olduğu belediye başkanlıklarını kazanıp kazanmaması da bir başka ölçüdür.. Örneğin İstanbul, örneğin Ankara.. Geçelim CHP'ye.. Öncelikle, iktidar partisinin yerel seçimlerde çok avantajlı olduğu gerçeğini gözönünde bulundurmamız gerekir.. Genel seçimden bir-birbuçuk yıl sonra yerel seçim yapılıyorsa, iktidarda da tek parti varsa, avantajın boyutu çok daha fazla olur.. İktidar değişmeyeceği için yerel eğilimler hep iktidar yanlısı adaylara yönelir.. Bu gerçeği kimse inkar edemez.. Bu ortamda CHP oylarını korursa, hatta bir iki puan düşürse bile kimse başarısız ilan edemez.. İstanbul'da Beşiktaş, Bakırköy, Şişli, Kadıköy gibi önemli ilçeleri kazanırsa.. İzmir'i alırsa.. Gaziantep ve Antalya gibi önemli merkezleri kaybetmezse başarılıdır.. Oy yüzdesi bir-iki puan düşse bile başarıdır.. Niye bu ilçeler? Çünkü CHP 3 Kasım'da bu ilçelerde öndeydi.. Belediye başkanlıklarını da kazanması gerekir.. Yani bir parti, yerel seçimde oy oranını -artırmasa bile- düşürmezse, bir önceki genel seçimde önde olduğu yerlerde belediye başkanlıklarını kazanırsa başarılıdır.. DYP'ye de, MHP'ye de, diğerlerine de bu gözle bakmalıyız.. Bir de nevi şahsına münhasır partiler var.. Sanki o partilerin seçmenden çok müritleri var.. Her seçim aşağı yukarı hep aynı oyu alırlar.. BBP, MP, LDP, ÖDP gibi.. BBP'ye bakalım.. 1999'da yüzde 1.4, 2002'de yüzde 1 oranında oy aldı.. MP ise bu iki seçimde de yüzde 0.2'de kaldı.. ÖDP ise yüzde 0.8 ile yüzde 0.3 arasında geziniyor.. Bu partileri bir kenara bırakırsak, geniş kitlelere hitap eden partiler için artık kıstaslar getirmeliyiz.. Siyasette başarısızlığın üstünün örtüldüğü dönem de artık bitmeli.. 'Kaybeden pehlivan güreşe doymaz' anlayışı tarih olmalı.. Siyaset eski itibarına ancak böyle kavuşur..
|