Başı dik yürümek!
Gaziantep maçı sonrası, gece yarısı. Üzerinde 1903 eşofmanı, iki çocugunu ellerinden tutup gezdiren adamla Beyoğlu'nda karşılaşınca gülümseyerek tebrik ettim: "İyi oynadın!" O da mutluluk içinde çok anlamlı bir mesaj verdi: "Bu galibiyet benim için harika oldu. Kendime geldim." Gülümsedim... "Sevgili Ahmed Hassan" dedim. "Bu galibiyetle Beşiktaş ve Lucescu da kendine geldi mi?" Başını öne eğdi ve tek kelime söyledi: "İnşallah!" Konuyu, Sayın Başkan Bilgili'nin yorumuyla gündeme getiriyorum. Sayın Bilgili diyor ki: "Biz sokaklarda başımız dik yürümek için sonuna kadar mücadelemizi sürdüreceğiz!..." Bu onurlu düşünceye elbette itirazım yok. İtirazım Başkan Bilgili'nin itirafına. Diyor ki: "Anlayamadığım bu düşüş gerçekten utanç verici!..." Şimdi sırası. "Kartal nereye uçuyor?" diye yazılar yazdım. Yani, 11 puan ileriden, 6 puan geriye düşmenin nedenlerini yazdım. Beşiktaş'taki düşüşün, Beşiktaşlı'nın başını öne eğdirdiğini, utandırdığını yazdım. Beşiktaşlı olan herkes "Ellerine sağlık" dedi. Beşiktaş'ı yönetenler ise "Ellerin kırılsın.." mesajı yolladılar. Benim mesajım da şu: "Kartal nereye uçuyor yazı dizisi, Beşiktaş Başkanı Bilgili'yi utandıran düşüşün nedenlerini anlatıyordu..." Efendim, konuyu değiştiriyorum. Türk Ulusal Takımı'na patron aranıyor. "Peki kim olacak?" derseniz, Sayın Ulusoy'un hedefi, kariyeri, karizması ve vizyonu olan biri değil. Aranan kişi, "Emret başkanım.." diyen biri olması. (Bu nedenle Sayın Ulusoy önce yabancı dedi, sonra da tepkilerden korkup çark etti.) Beni mutlu eden ise adaylar arasında böyle birisinin olmayışı. "Peki kim olmalı?" derseniz şunu derim: Sayın Ulusoy'un önce Ersun Yanal'la görüşmeye başlaması hiç de etik değil. Çünkü, görüşülecek ilk kişi önce Ünal Karaman, sonra da Raşit Çetiner olmalıydı. Çetiner'in talebeleri bugün A takıma yükseldiler. Tıpkı geçmişte Fatih Terim örneğinde olduğu gibi Çetiner çok doğru seçim olur. Ulusal takım yeniden yapılanırken yoluna gençlerle devam edeceği gerçeği var. Öyleyse Samet Aybaba derim. Çünkü, son 3 yılda, federasyon tarafından genç oyuncular yetiştiren ve en başarılı çalıştırıcı plaketini alan Samet Aybaba (Uyuyan dev Trabzonspor'u da o uyandırmadı mı)değil mi? Devam ediyorum; Denizli'nin 4 yıl yardımcılığını yapan ve Denizlispor'u Avrupa Kupaları'nda zaferlere taşıyan, A.Gücü'nü toparlayan Rıza Çalımbay niye olmasın ki? Dahası Ziya Doğan, Yılmaz Vural, neden olmasın? Lider antrenör kimliği taşıyan Aykut Kocaman neden olmasın. Bakın nereye geldik. Denizlispor'u ikinci yarıda çalıştırırken, "İşte çağdaş hoca" diye takdim ettiğim Ersun Yanal popülist bir felsefe ile inanılmaz pohpoplanıyor. Fantastik hoca deniliyor. Hücum futbolu oynatıyor deniliyor. Elbette Ersun Yanal'ı beğeniyoruz. Ama henüz çok erken. (Örnek: Oğuz Çetin için de çok erken. Mehmet Özdilek için de çok erken. Ama bir gün mutlaka olacaklar...) Henüz bir kupası olmayan, oyuncu yetiştirmede sorumluk almayanYanal'a karşı çıkmamın iki temel nedeni var: 1- Gençlerbirligi bu gün lig de nerede?. (Sakın bana Avrupa Kupası demeyin, Çalımbay'ın Denizlispor'u o kötü kadrosu ile daha çok başarılı olmuştu...) 2- Ankaragücü'nden, Gençlerbirligi'ne geçişinde etik değerlere ihanet etti. Son söz: Sayın Ulusoy, Ulusal takım antrenörü olacak kişiyi tek başına seçiyor. Demek ki federasyon üyelerinin görüşü değersizmiş. Hele, eğitim dairesi, antrenörler derneğinin görüşü ise çoktan çöp kutusuna atılmış. Yazık!... MESAJ: Beşiktaş tribünlerinin, Beşiktaş sevgisine saygı duyun lütfen. İşte takımını seven taraftar böyle olur. Öyle ki Lucescu'yu bile hatalarına rağmen alkışladılar. (Hata dedik de Luce'nin Ahmed Hassan kompleksi bitti. Ne olur Okan koç kompleksi de bitsin artık.) Bir özel mesaj da Sergen Yalçın'a; Maç öncesi tribünlere çağrılmadın. Bu da demektir ki seni sevenler sana kırgın!.
|