|
|
|
|
|
Buz gibi bir yataktayım
|
|
Her şey Japon buz heykeltıraşların bölgeye gelmesiyle başlamış. Küçük bir buzdan sergi açan sanatçılar öylesine ilgi görmüş ki ardından Fransızlar gelmiş. İnsanların buzdan heykellere olan yoğun ilgisi Buz Otel'i ortaya çıkarmış. Her yıl ekim ayında sıcaklık eksi üçün altına düştüğünde çalışmalar başlıyor. Otelin yapımı için 10 bin ton kristal buz, 30 bin ton ise saf kar kullanılıyor. Kasım ayının ortalarına doğru meraklılarına kapılarını açmaya başlayan otelin 18'i süit olmak üzere 64 odası var. Süitler de süit hani. Dünyanın her yerinden ünlü tasarımcıların imzalarını taşıyan bu odaların görüntüsü gerçekten de muhteşem. Birinde buzdan bir kahve fincanının içinde uyuyorsunuz (üstte), ötekinde buzdan duvarlar arkasında çıplak insan siluetlerini izliyorsunuz, yattığınız yerden.
Odalarda kapı yok. Kapı görevi gören kadife perdeyi çektiğiniz anda asla rahatsız edilmiyorsunuz. Her odanın ayrı bir hikayesi, ayrı bir ilhamı var. Otel nisan ayının sonlarına doğru erimeye başlıyor. Havanın soğukluğuna bağlı olarak bazen mayıs başını bile bulabiliyor. Gelelim en önemli soruya, "Eksi 5 derecede nasıl uyunur?" Üzerimize giydiğimiz tulumları buz yatağın üzerine seriyoruz. Onun üstüne uyku tulumlarını koyuyoruz, uyku tulumlarının içine gayet kalın giyiniyoruz. Eldivenleri, şapkaları, atkıyı ve mümkünse ayakkabıları çıkarmadan ipekböceği misali tulumun içine monte oluyoruz. Peki uyuyabiliyor muyuz? Yani ne yalan söyleyeyim, uyuyamadım. Üç saat kadar votkanın ve günün yorgunluğunun etkisiyle resmen sızdım.
Sabaha karşı beş civarı gözümü açtığımda kendimi çok ama çok garip hissettim. Bembeyaz bir odanın içinde, buz gibi bir yatakta... Ortalık öylesine sessiz ki kendi kendinize konuşacağınız geliyor, duyuyor muyum duymuyor muyum diye... Uyuyamadım belki ama hayatımın en ilginç deneyimini yaşadım. Üstüne üstlük bu derecede otelde kalmayı becerebildiğim için bir de diploma aldım. Daha ne olsun?
|
|
|
|
|
|
|
|
|