  |
|
Popüler kültüre ihanet ettim
Hafif yağmurun altında yürüyorlar. Deniz Akkaya sorulardan kaçmıyor ama kendini küçümseyenlere cevap vermeden de duramıyor. Kürşat Başar, ünlü mankeni röportajla tanımış ve itiraf ediyor: En zoru da bir fotomodelle fotoğraf çektirmekmiş.
Kürşat Başar, Marie Claire dergisinin bu ayki sayısında Deniz Akkaya ile dobra dobra bir röportaj yapmış. İşte ilginç röportajın Kürşat Başar'ın kaleminden yansıması... "Sakın bana bunalımda mısın diye sormayın" diyor. Saçlarını kısacık kestirmesinin herhangi bir nedeni yokmuş. Ben de sormuyorum ama yalnızca saçlarıyla değil, kendisiyle de sürekli oynayan biri olduğunu düşünüyorum. "Evet ama herkesin sandığı gibi ameliyatlar dizisi geçirmedim" diyor. "Mankenlik yaptığım sıralar, iyi bir fotomodel olmak istiyordum, burnum kemerliydi, bazı açılardan iyi resim vermediğimi biliyordum bunu söyleyen fotoğrafçılar da oldu, ben de gidip doktorlara danıştım, araştırdım ve burnumu yaptırmaya karar verdim." Ve ardından söyleşimiz başlıyor...
* Bu profesyonel bir seçim mi yani? Hayır, aynı zamanda duygusal bir seçim. Baktım ki kötü hissediyorum, estetik yaptırdım, şimdi kendimi daha iyi hissediyorum, kendime güvenim arttı.
* Bu değişiklikler meslek hayatında gerçekten de çok önemli oldu mu? Oldu tabii, zaten bir ürün gibi düşünün beni. Ambalajın da çok iyi olması lazım, tam bir yarış bu, elinizden geleni yapmak zorundasınız daha iyi olmak için, bir adım ileri geçmek için. Bazısı afedersiniz, gözünü kırpmadan herkesle birlikte oluyor, bazısı kafayı kendine takıyor, kendini güzelleştirmek için her şeyi göze alıyor, sizin seçiminiz.
* Eskiden güzel bir kız değil miydin? Lise yıllarında çirozdum ve sırık gibi bir kızdım.
* A o zamanlar, erkekler pervane olmuyor muydu etrafında? Yok canım, nerede... Biliyorsunuz o dönemlerde erkek çocuklar daha çok göğüsleri, kalçaları oturmuş kızları beğenirler. Ben öyle değildim.
* Amerikan Filolojisi okumak nereden çıktı? Ben çok babacıydım. Babamı memnun etmek için "Üniversiteye gireyim" dedim.
* Bir işine yaradı mı? Aslına bakarsanız, hayır. Ama bazen düşünüyorum, iyi ki ısrar etmişler bana, çünkü bu piyasada o kadar cahil insanla karşılaştım ki, kendi değerimi anladım. Tabii İngilizce'yi rahat konuşuyorum, bu faydası da oldu.
* Sen bir şeyler yazdın mı hiç? Ortaokulda filan. Bir sürü günlük tuttum. Sonra bir gün babam okumuş. Çok kırıldım, bir daha hiç yazmadım.
* Ta ki Sabah'taki röportajlarına kadar... Evet, buna da çok laf ettiler ama bana göre yaptığım en güzel şeylerden biriydi. Çünkü yazı yazmak yalnızca size ait bir şey.
* Niye çok laf ettiler sence? Bizim basında, futbolda ahkam kesmekte, aşkı tartışmakta ve yargısız infazda üzerinize yoksa, hele bir de sizi ciddiye alıp cevap yazan bir hasmınız varsa sırtınız yere gelmiyor. Ben sadece röportaj yaptım ve sadece bir tek yazı yazdım, demediklerini bırakmadılar. Hep hazırlandım röportajlarıma. Sonra Cine 5'te Mehmet Barlas'la Başka Yerde Yok'u sunarken de birçok eleştiri yaptılar. Ben hep programa çalışıp, hazırlanıp gidiyordum. Peki bu eleştirilerin nedeni ne? Popüler kültürün bir ürünü olarak, popüler kültüre yalnız bu yazılar ve programlarla değil, kişi olarak da ihanet etmem. Onların benden istediğini değil, umulmayanı yapmam... Göze batmam. Sürüden ayrılmam...
* Senden beklenen neydi sence? Benim için kolay olan, bana dikilen gömleği giymek, bana uygun görülen rakiplerimle savaşmak... Tabii şu noktada eleştirilebilirim, neden ben? Yani neden o sürünün içinden biri, sürüye tecavüz etme hakkı kazandı? Cevabı sorunun içinde Kürşat Bey, bana bu hak verilmedi, ben kendim aldım. Popüler kültürün sizi sömürmesi kazançlıdır ama popüler kültürü kendiniz için kullanmayı becermek en keyiflisidir.
|