| |
|
|
Akla üşüşen ziyanlıklar
Ne zamanki ocakta çaydanlığın suyu biter... Ne zamanki dem yerine onun çığlığını bulursun... Can kurtarmak için musluğun altına yetiştirir, vanayı açıverirsin... Aslında hiç sevmezsin o sesi. Ne kötüdür o "caassss"lama. Çayın hayalinin bile tadı kaçar aniden ve istemezlenirsin... O lahza istikamet de bellidir, sonuç da... O saate bütün ekmek tenekeleri bayat ekmek yarısı ve bir alay kırıntıyı saklar sadece. Umudun aldatılmış gibi olursun... Günahsızlar Çaren yoktur. Cigarana davranırsın, peeh!.. Kibritler boşalmış, çakmaklar topyekfirarda. Şükür ki; hızır gibi yetişir ceplerde unutulmuş bir ateş kaynağı. Lamba sanki her anından daha gürleşir ve seslerin ne kadar da büyür gözünde di mi? En masum çıtırtıyı pire-deve yaparsın... Sanki gürültüyle beraber, aklının içini de duyacaklar sanırsın... Ve hiç günahları yokken çok kızarsın komşulara. Tetikçisi kim gecenin? Şimdi seni böyle don paçanla gören olsa, yel eser kaşarlanmış kibirinin yerlerinde... Kuruntularına söylene söylene ve yapacağın amma da saçma sapan gele gele, gider bir "eşofman altı" giyersin... Sen gündüzüne iyi davranmazsan, "iyi paraya" tetikçi tutar, vurdurur uykuyu, yatağında bedenin... Gece böyle alır işte intikamını kardeşi gündüzün. Düşünür durursun sonra da; en tatsız anılar hep o anı mı bekler? Cevabın "evet" olur. Koyun saymaya kalksan kendini koyun sayacağından böylesi eprimiş adetlere yüz vermezsin. Vee, son sevdalını düşünürsün güya... Puslu puslu yarınlar Gider gider hep aynaya takılır gözlerin. Sen kaçarsın, telaştan bakışların düşer cebinden. Ellerin yürek yerlerini yoklar iki de bir. Yorgunluğun iş birliği etmez katiyyen senle... Kepenkleri inmez katiyetle yüzünün... Bitkin-bitap olmayı hiç bu kadar istemezsin... Uyuyamazsın, dalamazsın bir türlü. Her gecenin yarını, pusu kurmuş bir tufeyli gibi görünür gözüne. Gider o pusuda vurulursun her sabahlarda...
|