|
|
|
|
|
300 trilyonluk kavga
|
|
TÜBİTAK'ın tartışmalı yeni başkanı Prof. Nüket Yetiş kurumun önemini anlattı:
"ÜLKENİN stratejik alanlarda araştırmalarını üstlenen TÜBİTAK'ın yaklaşık 300 trilyonluk önemli bir bütçesi var. Ayrıca bilim adamı yetiştiren bir kurum." "1970'TE bütçenin yarısı üniversite fonlarına gidiyordu. 2000 yılında bu rakam yüzde 5'e inmiş. Bunu artırdım tepki çektim."
*** Aynı filmi tekrar seyrettim
TÜBİTAK'ın tartışmalı başkanı Nüket Yetiş, hakkında çıkan 'tarikatçı' söylentileri için gülüp geçiyor. "Aynı şeyleri daha önce de yaşadım" Marmara Üniversitesi rektörlük seçimleri döneminde başlayan dedikoduların bugüne geldiğini söyleyen Yetiş "Beni bilen biliyor" diyor.
Bugünkü Pazartesi Sohbeti konuğum TÜBİTAK başkanı Nüket Yetiş. Göreve geldiğinden bu yana hakkında çıkmadık dedikodu kalmadı. Gençlik yıllarında çarşaf giydiğinden tutun da TÜBİTAK'da kadrolaşma faaliyetlerine kadar yazıldı çizildi. Yetiş basın toplantısıyla hakkındaki iddialara cevap vermeye çalıştı ama yine olmadı. Fısıltı gazetesi iyi çalıştı, gençliğinde türban taktığı, Marmara Üniversitesi'nde dekanken tarikata girdiği söylendi. Şimdiye kadar başarılı işlere imzasını atmış bu 54 yaşındaki bilim kadınının tarikat bağlantısına çok anlam verememiştim doğrusu. Cuma günü Gebze'de buluştuk. Nüket Yetiş ilk defa hissettiklerini anlattı. Niye ona karşı kampanya başlatılmıştı? Gerçekten de türban takmış mıydı? TÜBİTAK üzerinde oynanan oyunun asıl amacı neydi? Nükhet Yetiş kendi deyimiyle bir "Cumhuriyet kızı"nın dört çocuğundan bir tanesi. "Ailem Türkiye'nin yaşadığı bütün sıkıntılara yakından yaşamış. Dedem aydın kişiymiş. İlk önce Bozüyük'ten Yunan işgali yüzünden kaçmışlar, sonra geri dönmüşler. Yıl 1927 annem, 10 yaşında. Tam bir Cumhuriyet kızı, tankın üzerinde resimleri vardır. Babam ortaokulu Bilecik'te okumak zorunda kalmış o zaman Bozüyük'te ortaokul yok. Yine de yürütememiş, dedem erken vefat ettiği için okulu bırakmak zorunda kalmış."
ATATÜRK OLMAK İSTERDİM Babanın okuma sevdası içinde kalınca çocukları üzerinde okul baskısı kurmuş. Hatta bu baskı ileriki yıllarda Nükhet Yetiş'e, "Üniversite bitti ama master yapmadan evlenemezsin" cümlesiyle kendini hissettirmiş. "Peki ama bilimle ilgilenmek, mühendislik, kimya, çocukken bunların hayali kurar mıydınız?" diye sordum Yetiş gülümseyerek cevap verdi "Şimdi kimse bana inanmayacak ama, ailemde öylesine bir Atatürk sevgisiyle büyütüldüm ki, küçükken Atatürk olmak isterdim. Öylesine hayrandım ona. Benim idolümdü." Eskişehir Süleyman Çakır Kız Lisesi'nden sonra Yetiş Robert kolej'in sınavlarına girmiş ve başarılı olmuş, üstüne üstlük bir de burs kazanınca 18 yaşında ver elini İstanbul... Kimya Mühendisliği'ni bitirdikten sonra işletme üzerine master yapan Yetiş, Marmara Üniversitesi Mühendislik Fakültesi'nin dekanlığını da yürütmüş.
* Siz TÜBİTAK'a başkan olduktan bu yana sular durulmuyor. Hakkınızda birçok iddia ortaya atıldı. Tarikatçı olduğunuz söyleniyor. Hakkımdaki bütün iddialara ve karalama kampanyalarını biliyorum. Bunların başlangıcı Marmara Üniversitesi'ndeki rektörlük seçimlerine dayanır. O dönemlerde her gün eve "Ben bugün buymuşum, şuymuşum" diye geliyordum. Bir ara kocamla beni Batı Çalışma Grubu'nun parçası olarak göstermek istediler. MHP'lilere gidip "Bunlar Marksisttir" diyorlardı. Neymiş efendim takı takmıyormuşum, makyaj yapmıyormuşum, kesin tarikatçıymışım.
BANA 'ASENA' BİLE DEDİLER * Tarikatçı mısınız peki? Ben herkesin bahsettiği o tarikatı bir türlü bulamadım. Yani hangi tarikata üyeymişim allahaşkına? İnsan bunları düşündüğünde üzülüyor, üniversite camiası bunu yaparsa başka camialarda neler olur diye düşünüyorsunuz. 1999 yılında bana Asena dediler. 49 yaşındaydım, Asena'nın dişi kurt olduğunu o gün öğrendim, inanın.
* Peki niye tarikat dedikodusu sürüyor? Niye BÇG dedilerse ondan. 28 şubat sonrası dönem de ondan. Allah korusun başka bir rejim gelse o zaman da Kemalist diyecekler ya da komünist. Ben artık alıştım böyle çelişkiler içinde yaşamaya. Hayatımda hiçbir zaman kimseyi giymiş yeşil mor giymiş diye ayırmadım. Mesai saatlerinin dışında kimsenin ne yaptığı beni hiç ilgilendirmedi doğrusu.
* Gençlik döneminizde türban taktığınız hatta çarşaf giydiğiniz söylendi. Madem bunlar doğru değildi niye çıkıp "Alın bunlar fotoğraflarım" demediniz, açıklama yapmadınız? Ablamın eşi fotoğrafçılığa meraklıdır. Bizim çocukluk albümlerini almış CD'lere kaydetmiş. Geçenlerde hakkımda çıkan bir yazıyı okuyunca ablam aradı. O kadar kanına dokunmuş ki bu söylentiler "Resimleri göndereceğim" dedi. Onu bile durdurdum. O benim özel hayatım. Beni tanıyan tanıyor, buralara gelene kadar nasıl çalıştığımı, neler yaptığımı hangi başarılara imza attığımı bilen biliyor. Ben gizli kapaklı değilim ki, eğer varsa öyle bir fotoğraf onlar çıkarsınlar. Ben mecbur muyum doğru olmadığın düşündüğüm bir karalama karşısında hesap vermeye?
İŞİ ÖNCE KABUL ETMEDİM * TÜBİTAK başkanı olmanıza niye bu kadar karşı çıkıldı? Ben Marmara Üniversitesi'nin rektörlük seçimlerine girmiştim. Kazanamayınca TÜSSİDE'de (Sanayi ve Sevk İdare Enstitüsü) göreve başladım. Burası Milli Eğitim Bakanlığı ile TÜBİTAK'ın ortak yeriymiş ve kapanmak üzereymiş. Buraya daha önce gelseydiniz üzülürdünüz. Biz her şeyi baştan yarattık. Masa örtüsü, fotokopi makinesi bile yoktu. İnanılmaz çalışmalar yaptık. Kamunun yeniden yapılandırılmasına yardım ettik. Maliye bakanlığı ile çalıştık. Sonra bana bu teklif geldi. Önce kabul etmedim, sonra duydum ki ismim verilmiş.
* Önce niye istemediniz? Birincisi kızım üniversite sınavlarına hazırlanıyor onunla daha fazla ilgilenmeliyim diye düşündüm. İkincisi ben bu göreve Namık Hoca zamanında gelmiştim, onun için istemedim. Üçüncüsü rektörlük döneminde yaşadıklarımı hatırlayıp "Ben bu filmi bir daha mı seyredeceğim?" dedim. Türkiye'de maalesef kanıta değil kanıya bağlı yargı var.
* Bütün bu karalama kampanyası esnasında hiç bırakma noktasına gelmediniz mi peki? Gelmedim ama zaman zaman "Acaba değer miydi bu kadar fedakarlığa?" diye düşündüm.
* Ya cevap? Değmese devam eder miydim? Bazen çok sıkılsanız bile öyle bir ışık yanıyor ki, sizi birden enerjiyle dolduruyor. Bilim çok önemli, bilgi gelecek demek. Her alanda araştırmaya dayalı çalışmaların yapılması gerekiyor.
BENİM İÇİN MEVKİLER ÖNEMLİ DEĞİL * TÜBİTAK'ın önemi sadece bütçesi mi? Bir kavgadır gidiyor, pek anlam veremiyorum. TÜBİTAK tabii ki önemli ama neden? Tarihe baktığınız zaman en önemli kaynağın toprak olduğunu görüyorsunuz. Sonra para devreye girmiş. Toprağı bol olan ama parası olmayan ülkeler var ya da tam tersi. Aradaki tek fark bilgi üretimi. Klasik üretim faktörlerini büyütebilen ve yaratabilen bir faktör daha var bu da teknoloji. Bir ülkenin varoluşu artık bu iki faktöre dayanıyor. Yabancılar zaten açık açık "Sizde toprak var, işgücü var bilgiyi de verirsek olmaz" diyorlar. İşte bu anlamda TÜBİ- TAK çok önemli. Yoksa bütçeymiş, koltuk kavgalarıymış bunların hiç bir anlamı yok. Şimdi acilen bilgi ve teknolojinin ülke için etkin kullanılma kabiliyetinin geliştirilmesi gerekiyor.
* Siz önemsemiyorsunuz ama mevki kimileri için önemli. TÜBİTAK Kanunu 63 durumda yapılmış. Daha sonra 87 ve 93 tarihlerinde yeni düzenlemeler getirilmiş. Ama yine de iyileştirmeye açık çok yönü var. Bunlardan bir tanesi de TÜBİ- TAK'ın yönetim mekanizmaları. Yönetim sürekli kendi içinde dönüyor. Bir süre sonra kendi içinde bırakırsanız bir takım yanlışlıklar olur. Yani bir anlamda aile evliliklerine benzer bir durum ortaya çıkar, heyecan kalmaz, kısır bir mekanizma ile karşılaşırız. O yüzden mevikiyi önemsememek gerek.
|
|
|
|
|
|
|
|
|