|
|
Gökten bir "Melek" indi!
"Sinemada bir film izlersiniz günün birinde.. Oturduğunuz koltukla beyazperde arasında sıkışıp kalan hayalleriniz, içinde yaşadığınız öyküyle, bakışlarına tutulduğunuz aktiristin salınışıyla yepyeni bir boyut kazanır.. Sadece sizin tanıklığınızda hayat bulan, koltuğa her oturduğunuzda serüvene dönüşen gizli yolculuklarınız, bordo sinema perdesine asılı kalır. Sadece bu kaçamağı yeniden yaşamak için aynı salonun, aynı koltuğuna oturmaya can atarsınız. İzlediğiniz filmler, ilk aşkınızın, ilk isyanınızın, ilk görgülüğünüzün, ilk tutkularınızın yarenliğini yapar. Gün gelir, içine girmeseniz sırf önünden geçseniz bile o eski ağrı, ansızın geri gelir. Ve yüreğinizin en gizlediğiniz yerine, insani yolculuğunuzun mihenklerini fısıltılar. Yani yaşanmışlığına dokunmak istersin beyhude sokak turlarında. Sevdiğin kıza ilk kahveyi ısmarladığın pastanenin sokağı bile heyecanlandırır seni. Yahut henüz onbeşinde içtiğin ilk biranın telaşlı, ürkek yudumları. Anılarını siyahbeyaz fotoğraflara, evin sandığa dönüştürülmüş odalarına saklamak istemiyor da; sokaklar, caddeler, mekanlar boyu solumak, dokunmak istiyorsan işin birden zorlaşır. Çünkü, gün gelir, devran değişiverir. Alışkanlıklar, önemsenenler, önemsenmeyenler. Gün gelir, başka türlü kazanılmaya başlanır nafakalar, gün gelir başka türlü yaşanır aşklar- Gün gelir bir gün değişir sokaklar, insanlar. Hayatı başka türlü yorumlar yeni yetişenler. Masumiyet daha fazla direnemez bu hoyratlığa usulca çekilir, sinemandan, pastanenden, meyhanenden, sokağından. Sana ait olmayan yaşamları dayatır zaman. Ve gün gelir, kilit vurulur bütün gizli hayallerini perdesine iliştirdiğin sinemanın kapısına.. "Bodyguard"lar gözünün içine hain bir merakla bakar daha dün ilk kez bira yudumladığın meyhanenin kapısında. Gizlediğin hiçbir yerde bulamazsın sakladığın anıları; yabancılaştığın sokaklarda ellerin ceplerinde dönersin evinin hüzünlü odalarına. Sonra günlerden bir gün, bir kaç vefalı insan çıkagelir eskilerden. Ve yeniden armağan eder sana sokağın sırlarında yitip gittiğine üzüldüğün yaşanmışlıklarından hiç değilse birini. Beyoğlu'na, Beyoğlu insanına, İstanbullu'ya, İstanbula'a kopup gelene yarım asır boyunca "yarenlik" eden Yeni Melek Sineması yeniden açıldı ya. O küf kokulu izbe odalar amber kokusuna dönüştü ya...Unutulmaz filmleri izleyip, unutamadığınız karelerini yüreklerinde saklayan, çocukluğunun ilk gençlik yıllarının tanığı Yeni Melek gökten iniverdi ya, aşk olsun artık.." Arif Keskiner ve dostlarının kılı kırk yararak, 40 gün kırk gece uyumayarak(!) Beyoğlu'nun ortayerine düşürdüğü Yeni Melek Gösteri Merkezi, bunca hır gürlü, gürültü deposunun, barın pavyonun, arasında bir kültür mabedi haline geliverince.. Bir yazı yazmak gerekecekti elbette.. Ama yine bir Beyoğlu dostu, "Yeniden Yeni Melek'in vahaya dünüşmesi sürecine tanık olan birinden, Arif Keskiner'in genç dostlarından Rüya Kubilay'dan bir yazı akıverince.. İçtenlikliydi, samimiydi, kıyamadım aynen almak istedim buraya..
|