Madrilenos
Madrid'deki hunharlıkla ilgili çeşitli teoriler, tezler geliştirmek mümkün. Geliştirenler var. Herkes kendi meşrebine uygun şekilde eylemin sorumlusu ve nedenleri hakkında sonuç çıkarıyor. Ama bunların hepsinden daha önemli ve çarpıcı olan İspanya vatandaşlarının olay karşısındaki vakarıydı. Türkiye'de yazık ki gerçekleştirilemeyen türden bir sessiz yürüyüşe katılan milyonlarca insan katillere de, siyasilere de mümtaz bir mesaj verdiler. Veriler şimdilik eylemi kimin gerçekleştirdiği konusunda sonuca varmaya yetmiyor. Bir yanda ETA'nın eylem hazırlığında olduğuna dair veriler, trenlerin birinde bulunan patlamamış bombanın İspanyol yapımı ve ETA'nın kullandığı cinsten olması var. Dahası ETA'nın eski tüfeklerinin genç, yabancılaşmış ve şiddete düşkün yeni nesil Bask gençliğini kontrol edemediği anlaşılıyor. Bu durumda bugüne dek görülmemiş türden bir eylemin gerçekleştirilmesi şaşırtıcı değil.
ABD'nin haklı noktası Eylemin yöntemi ve sivilleri kalleşçe öldürmesi El Kaide'yi hatırlatıyor. Ancak hedef ABD müttefiki İspanya olmasına ve örgüt olayı üstlenmesine rağmen bu sav da yeterince inandırıcı bulunmadı. Belki de iki örgüt arasında işbirliği söz konusuydu. El-Kaide'nin İspanya'daki örgütlenmesiyle ilgili 1990'lardan itibaren hayli kabarık bir dosya zaten mevcut. Örgütün küreselleşme karşıtı ve nihilist özelliklerinin Müslüman olmayanlarca desteklenmesine yol açtığı da biliniyor. Olayların sorumlusu kim olursa olsun dünyada bir ulusötesi terörizm gerçeği olduğunu kabullenmek gerek. ABD'nin de haklı olduğu bir nokta bu. Devlet dışı ve ulusötesi bir örgüt devletler sistemine ya da en azından Batılı devletlere, Türkiye gibi Batı sistemi içindeki Müslüman ülkelere savaş açmış durumda. ABD'nin bu tehlikeyle mücadele etmede tercihleri yanlış ve sorunu derinleştirici nitelikte olabilir. Ancak dünyada devlet sistemi dışında işleyen ve kitle imha silahlarını rahatlıkla kullanabilecek örgütlerden kaynaklanan bir güvenlik sorununun olduğu da gözardı edilemez.
Yürüyüş ve bağlılık... Madrid'deki feci saldırının Türkiye'yi temellerinden sarsması gereken ancak hükümetin sünepe bir tavırla geçiştirmeye çalıştığı fişleme skandalının haftasına denk gelmesi bu nedenle de ilginçti. İspanya'daki terörü telin yürüyüşleri bir ülkenin vatandaşlarının, yaşadığı ülkenin rejimine bağlılıklarının da bir göstergesiydi aslında. Bu tür bir bağlılık ise rejimin vatandaşlarıyla bağının gücü sayesinde var olabilir. Asli görevi vatandaşların güvenliğini sağlamak olan Silahlı Kuvvetler'in ise Türk vatandaşlarının neredeyse tümünü düşman, casus veya hain gördüğü Kara Kuvvetleri Komutanlığı yönergesinden anlaşılıyordu. Türkiye'nin 21'inci yüzyılda güvenlik anlayışı ve stratejisi kendi vatandaşlarından korku üzerine inşa edilemez. Buna yeltenenler yalnızca kendi kurumlarına değil ülkeye de büyük kötülük yapmış olurlar. Türkiye'nin, tüm kurum ve kuruluşlarıyla Soğuk Savaş'ın bittiğini, ülke güvenliği ve toplumsal dayanışmanın ancak vatandaşı adam yerine koymakla mümkün olacağını anlaması zamanı gelip geçmektedir.
|