Tam da "Mason fobisi" bitmişken
Eskiden bu topraklarda "İslamcı" nitelemesi gündemde değildi. Bırakın "anti-laik" tabirini, ne "Fundamentalist" tanımlaması, ne de ondan türetilen "köktendinci" nitelemesi dolaşımdaydı. Bunların yerine en genel anlamda "sağcı-milliyetçi-mukaddesatçı" gibi tanımlamalar geçerliydi. 50'li, 60'lı ve hatta 70'li yılların terminolojisi böyle şekillenmişti. Komünizm karşıtlığı, "sağcı-milliyetçi-mukaddesatçı" kesimin ortak noktasıydı ve o kesimin sözcüleri, "Dinsiz, imansız Sovyet tehlikesi"ne karşı, Amerika'nın yanında saf tutmak gerektiğine inanırlardı. Bir başka ortak özellikleri ise Masonlar'a düşman olmalarıydı. Onlara göre Masonlar, Türkiye'de mukaddesata karşı türlü desiseler çeviren, birbirlerine destek olarak çeşitli makamları ele geçiren, güçlü kişilerin oluşturduğu gizli bir örgüttü. Mason düşmanlığı o kadar abartılmıştı ki, her olayın arkasında bir Mason parmağı aranır hale gelmişti. * * * 80'lerde ve 90'larda terminoloji değişti ama metodoloji değişmedi. Yani "Sağcılık" bırakıldı, onun yerine "İslamcılık" benimsendi ama komplocu yaklaşım geçerliliğini hep korudu. Dünyada olup bitenlerin nedenleri tam olarak kavranamadığı ve bu yönde düşünce üretilemediği için, işin en kolayına kaçıldı. Esaslı muhalefet yerine, olup bitenlerin tüm sorumluluğunu gizli bir örgütün üstüne yükleme kolaycılığı devreye girdi. Böylece özeleştiri filan yapmaya da gerek kalmadı. Her taşın arkasında Mason arandı, her olayın arkasında bir Yahudi parmağı arandı. Bunun getirdiği rahatlığın ve sorumsuzluğun keyfi çıkarıldı. Dünya siyasetini anlayamıyorlar, yetersizliklerini "Biz yapılması gerekeni yapıyoruz ama başaramıyoruz. Çünkü şu Masonlar, dünyayı ele geçirmişler, bize adım attırmıyorlar" diyerek kamufle ediyorlardı. * * * İslami kesim içinde 28 Şubat'tan sonra başlayan, AKP deneyimiyle de iyice gün yüzüne çıkan özeleştiri furyasında en esaslı darbeyi, işte bu komplocu yaklaşımlar aldı. Yapılan iç tartışmalarda dünya siyasetinin komplocu yaklaşımlarla kavranamayacağı sonucuna varıldı. Masonlar'ın bir alt grubu olarak çalıştıklarına inanılan Rotary ve Lions kulüplerinin toplantılarına, Başbakan Erdoğan ile TBMM Başkanı Arınç'ın katılması ise, "her taşın arkasında Mason parmağı arama" uğraşına son verildiğinin en açık ilanıydı. Ve işte böyle bir konjonktürde İstanbul'da bir Mason lokaline bombalı saldırı yapıldı. Camia eski alışkanlıklarını büyük ölçüde terk etmiş, örgüt de eski gizemini ve gücünü büyük ölçüde yitirmiş ve böyle bir ortamda bu saldırı olayı gerçekleşiyor.. Bu durum bana fazlasıyla anlamlı geldi ve dikkat çekmek istedim.
|