| |
|
|
İktidara gelmek kolay,ama iktidar olmak zor!
Bu da yeni model bakanlık. Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönül'e, Artvin ziyareti sırasında gazeteciler sormuş, - Kara Kuvvetleri Komutanlığı'nın kaymakamlara gönderdiği fişleme talimatı hakkında ne düşünüyorsunuz? Milli Savunma Bakanı Gönül de, şu cevabı vermiş: - Onu bana niye soruyorsunuz? Onu Kara Kuvvetleri'ne sorun! Sınırlı sorumlu kooperatif yöneticiliği gibi bir şey galiba bu Milli Savunma Bakanlığı... Aslında Başbakanlık da öyle bir şey galiba. Tayyip Erdoğan, yerel seçim kampanyası meydanlarında esip gürlüyor. Deniz Baykal'a, Cem Uzan'a falan, aklına gelen her şeyi söylüyor. Ama, devlet yönetimi konusundaki düalizme sıra geldi mi, Sayın Başbakan dut yemiş bülbül gibi. Aslında bu gerçeği hepimiz biliyoruz. İşin kötüsü, durumu Avrupa da, Amerika da biliyor. Türkiye'de seçilmişler iktidar olabilir. Ama muktedir olamazlar. Bu yüzden sürekli "Askeri demokrasi ile Avrupa Birliği'ne giremezsiniz" denilmiyor mu? Sürekli basına yansıyan gizli belgeler, "Onu Kara Kuvvetleri'ne sorun" denilecek kadar, hafife alınması gerekli belgeler mi? 28 Şubat'ta, Mehmet Ali Birand, Cengiz Çandar andıçlandı. Şimdi, bütün toplum andıçlanmak isteniyor. AB yanlıları... ABD yanlıları... Ruh çağıranlar... Felsefeciler... Yazarlar... Ku Klux Klan'cılar... Sosyete... Zengin çocukları... Satanistler... İnternet grupları... Çerkezler... Romenler... Arnavutlar... Boşnaklar... Masonlar... Meditasyoncular. Tamam... Böyle bir kafa karışıklığını ciddiye almamak da mümkün. Ama bu, devlet bütçesinden maaş alanlar tarafından, ulusal güvenlik gerekçesi ile yapılıyor. Milli Savunma Bakanı da, "Bana değil, Kara Kuvvetleri'ne sorun" diyor. Bence Başbakan Erdoğan, meydanlarda esip gürlemeyi bıraksın artık. Gerçekleri söylesin. - Biz seçilmişler, bir çeşit siyasi taşeronuz. İktidara gelince, enflasyonu düşürmek, yol yapmak, IMF ile anlaşmak, seçim tarihini saptamak gibi işlerle uğraşırız. Onun dışında, eğitim, güvenlik ve benzeri konularda bizim yetkimiz yok. Dış politikaya falan biz karar veremeyiz. Bize bağlı olan devlet birimleri bizi fişler. Biz sadece susar ve seyrederiz. Gerçek bu değil mi? Ancak bir başka konu daha var. Değişen zamanlara göre, değişik siyasi görüşlerin mensupları, sürekli basına yüklenir. Artık, kessin seslerini bunlar. Basın olmasa, kimsenin hiçbir şeyden haberi olmaz. Görüyorsunuz işte. İktidar sahiplerinin dut yemiş bülbül gibi suskunluğa gömüldükleri dönemlerde, sadece basın sesini yükseltiyor. Kıbrıs'ta çözüm konusunda da böyle bu, Avrupa Birliği'ne uyum çabaları konusunda da böyle. Kırmızı plakalı makam araçlarına binip, eskortlar eşliğinde VIP salonlarına gelenler, hem yurt hem dünya gerçeklerine aykırı gelişmeler olunca, suskunluğa gömülüyorlar. Ona buna "Yalaka Medya" diye kendilerince çamur atmaya kalkan gerçek yalakalar, herhalde KKK talimatlarına bakıp kına yakıyorlardır.
|