| |
|
|
Tepetaklak bir piyasa
Bİzİm ülkemizde bazı şeyler tepetaklak durur. Örneğin şöyle... Türkiye'de spor denince akla önce futbol gelir. Gazeteler çarşaf çarşaf futbol haberi yapar. Tabii basketçiler, bisikletçiler, dağcılar filan bu işe bozulur. "Kardeşim, diğer sporlara da ilgi göstersenize" derler. Gazeteciler de, "İyi ama futbol o kadar çok ilgi görüyor ki... Mecburen ona öncelik veriyoruz" derler. Peki ya müzikte aynı kriter... Yani "ilgi görene daha fazla yer verme" kriteri geçerli mi? Değil! Bakın mesela meslektaşımız Ali Eyüboğlu, 1999-2003 yılları arasında kaset ve CD'lerin satış grafiğini çıkarmış. (Milliyet) Buna göre yabancı müziğin Türkiye pazarındaki payı yüzde 4.2'ymiş. Evet, yanlış okumadınız: Yüzde beş dahi değil; dört nokta iki. Buna karşılık gazetelerde yer alan yabancı müzikle ilgili haber ve yorumlara bir bakın. Çok daha büyük bir paya sahip. Yani "ilgi görene daha fazla yer verme" kriteri bu konuda geçerli değil. Niye? Çünkü yabancı müzik dinlemek insana 'prestij' katan bir şey olarak kabul ediliyor. Dolayısıyla yabancı müzik üzerine yazan ve yorum yapan kişinin daha fazla bilgiye, görgüye, zekâya filan sahip olduğu sanılıyor. Salağın teki olsa da! (Not: Kimse alınmasın, önyargılardan söz ediyorum.) Velhasıl bizde name bol...
|