|
|
Vicdan ama nereye kadar?
GEÇEN hafta Kanal D'nin Türkstar elemelerindeki bir aday hem jüriyi, hem de ekran başındakileri gözyaşına boğdu. Derya Karakuyu 16 yaşında olduğu için jüri tarafından elendi. (Görünüşe göre 16'dan daha küçük olmalı) Jüri kendi arasında tartıştı ve Derya'yı yeniden odaya çağırmaya karar verdi. Lise son sınıf öğrencisi Derya, "Annen baban nerede?" sorusuna karşılık, "Öldüler. Ben halamın yanında kalıyorum. Bir kardeşim yetiştirme yurdunda, diğeri de Rize de amcamın yanında" yanıtını verince jüri ile birlikte ekran karşısındaki milyonlar da gözyaşına boğuldu. Derya, vicdan sömürüsü olarak algılanabileceği düşüncesiyle bu durumu jüriye anlatmamış ve elenmeye razı olmuştu. Sonuçta jüri Derya'yı İstanbul'daki finallere çağırmaya karar verdi. "Bayan yürek" lakaplı Zerrin Özer, Derya'yı evlat edinebileceğini, Armağan Çağlayan da okul masraflarını karşılayabileceğini söyledi. Buraya kadar her şey güzeldi. Ama dikkate alınması gereken pek çok önemli konu vardı. Daha 13'ündeymiş gibi görünen bir kız, "Popstar" serüvenine dahil edilmeli miydi? Onun önceliği "okulunu bitirmek" değil miydi? Tamamen "acıma" hissiyle verilen bu karar, bundan sonraki adaylar için "kestirme yol" olarak algılanmayacak mıydı? Peki ne yapılmalıydı? Bana göre, Türkstar organizasyonu Derya'ya özel bir burs verip okutmalı, mezuniyetinin ardından bir konservatuara yazdırmalı, eğitimi sırasında gösterdiği aşamaya göre özel bir albümle ona "daha güvenli" bir yol açmalıydı. Yoksa hayat tarafından zaten örselenmiş genç bir ruhu yarışma ateşinin içine ve müzik piyasasının acımasız çarklarına terk etmek, ona fayda yerine zarar verebilirdi.
|