Çukurova Elektrik'i yeniden kazanma fırsatı doğar mı?
Devlet, 12 Haziran 2003 tarihinde Çukurova ve Kepez Elektrik şirketine el koyduktan sonra olaylar hızla gelişti. Uzan Grubu, üst yönetiminin tümünü istifa ettirmek suretiyle İmar Bankası'nı devletin kucağına bırakıverdi. Taş çatlasa 600 trilyon liralık yükü olur diye tahmin edilen bankadan topluma 8.5 katrilyonluk fatura çıktı. Son olarak Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu'nun Uzan Grubu şirketlerinin yönetimine el koyması bu faturanın karşılığını arama şeklinde açıklandı. Karşılık var mı?-Acaba aranan karşılık bulunacak mı? Bu büyük bir soru işareti. Devlet burada İmar Bankası gibi beklenmedik bir yüksek faturayla karşılaşmasa bile, umduğunu bulması da zor. Yani iştirak şirketlerinde 8.5 katrilyonluk faturanın karşılığının bulunması zor. Çünkü şirketlerin çoğu tabela şirketi. Nakit yaratabilen şirket Telsim. Onun da yüksek borçları var. Özellikle mahkemelere intikal eden dış borçlar konusunda nasıl davranılabileceğinin ortaya çıkması önemli. Eğer bu borçları da devlet üstlenirse, o zaman bankada olduğu gibi, bu operasyondan kamu kesimi büyük bir fatura üstlenmiş olarak çıkacak. Peki o zaman bu adımları atarak devlet yükümlülüklerini niye artırıyor? Yükümlülüğünü artırdığını bilmiyor mu? Biliyorsa bunun arkasında başka bir şey mi var? Cem Uzan'ın belirttiği gibi, siyasi bir kavga mı bu? Siyasi sonuç doğursa da, olay siyasi ve kişisel değil. Sadece devlet, Uzanlar'la hesaplaşmasını çok geç yaptı. Onun için de bugün fatura çok büyük. Çukurova'sız yürümedi- Uzan Grubu'nu büyüten, Çukurova Elektrik'in özelleştirme kapsamında ve siyasilerin desteğiyle 1993 yılında alınmasıdır. Yine bu grubun yıkılışı da aynı şirketten başladı. Belki bankadaki açıkları gizlenmeye devam edilebilirdi, ancak grubun asıl kaynak girdisini sağlayan Çukurova Elektrik'e devlet 12 Haziran 2003'te el koyunca, para akışı kesildi, bankanın durumu sürdürülemez hale geldi. 3 Temmuz'da bankaya devlet el koymak durumunda kaldı. Uzan da zaten "Ver Çukurova'yı ödeyeyim bankanın borçlarını" dedi. Bu durum bütün bankayı ve sistemi ÇEAŞ'ın finanse ettiğini ortaya koyuyor. Bu yapılırken de Çukurova Elektrik'in elektrik dağıttığı bölgede kural dışı ugulamalara sapması, zaten şirketin imtiyaz hakkının feshedilmesiyle sonuçlandı. Halka açık bir şirketin içinin boşaltılması da sermaye piyasası kurallarına aykırıydı ve bu konuda SPK'nın açtığı 10'larca dava var. Ankara ders aldı mı?- Çukurova Elektrik gittikten sonra Uzan için son derece önemli olan medya gücü de, son el koyma operasyonu ile bitti. Aslında bu operasyon ile bir dönemin iş yapma biçimi de bitiyor. Medyayı bir silah gibi kullanarak, Ankara'dan siyasi ve bürokratik destek alarak kuraldışı hareketlere ses çıkartılmasını önlemenin artık sonu gelmeli. Bir daha kimse cesaret etmemeli bu tür yollara. Maliye vergisini alabilmeli, BDDK denetlemesini yapabilmeli, mahkemeler SPK'nın açtığı davaları sonuçlandırabilmeli ve devlet kurumları arasında eşgüdüm sağlanabilmeli. Bu açıdan Uzan olayından Ankara'nın gerekli dersleri çıkarması önemli. Yoksa Uzan bugün gitse bile, yarın geri dönebilir, başka bir grup ortaya çıkabilir. Çözüm imtiyazda- SPK'nın Uzan Grubu hakkındaki birikiminden yararlanılsaydı, 2003 yılının ortasına kadar Uzan Grubu ile ilişkilerinde ve mücadelesinde yalnız bırakılmasaydı, faturanın bu kadar büyümesi önlenebirdi, en azından herkes faturanın bu kadar büyük olduğunu önceden öğrenirdi. Ödenen faturalar arasında Çukurova Elektrik şirketinin kaybedilmesi de var. Madem bu grubun yönetimine el konuldu, bu şirkete imtiyazı yeniden iade edilmesinin yolları araştırılabilir ve bulunabilir de. Bu şekilde halka açık kısmın mülkiyet hakları korunduğu gibi, asıl Türkiye'nin altın değerindeki şirketi yeniden kazanılabilir. Böylece faturanın boyutu da biraz azaltılabilir. Sonuç- "Amaca götüren her yol mubahtır" Machiavelli
|