İran: Dostluk ve fırsatlar ülkesi
TAV'ın işleteceği İmam Humeyni Havalimanı'nın açılışı için Tahran'a gittik. Mollaların 25 yıldır yönettiği ve yaklaşan seçimler nedeniyle siyasi tansiyonu artan İran'da iki gün kaldık. İran, pek çoğumuz için karanlık bir ülkedir. Az gelişmiştir. Geridir. Gericidir. Bireysel özgürlükler yoktur. Demokrasi askıya alınmıştır. Kimine göre ise İran, devlet aygıtının İslami referanslara göre dizayn edilebileceğinin ispatıdır. Müslümanlar için örnektir. İki günlük gözlem, İran üzerine derin tahliller yapmaya elbet yetmez. Ama bazı ipuçları verebilir... İran farklı ve baskı rejimlerine has özellikler taşıyor. Yasağı bol... Müslüman olsun olmasın, kadınlar başı açık gezemez, tuniksiz dolaşamaz, şarkı söyleyemez, sevgililer el ele dolaşamaz, öpüşemez, içki içilemez, bar açılamaz, falan filan... Şahit olduk ki, bu yasaklar en azından Tahran'da sadece şeklen uygulanıyor. Örneğin bayanların örtünme biçimi değişmiş. Kadınlar, saçlarını gösterecek şekilde örtünüyor. Yüzler bakımlı. Kaşlar alınmış, hafif bir makyaj dikkat çekiyor. Hemen her sokakta bir kozmetik dükkanı var. İslam devriminin kadın üzerinden kendisini hissettirme politikası sürüyor ama eski şiddeti kalmamış anlaşılan. Ancak devlet daireleri, üniversiteler yani kamusal alanlarda! kadınlar kurallara uygun giyinmek zorunda. Bir İranlı'nın "Eskiden evde ibadet eder, sokakta eğlenirdik. Şimdi ise evde eğlenip, sokakta ibadet ediyoruz" sözü ilginçti. Ev partileri çok yaygınmış. İçki bulmak ağır cezaya rağmen mümkünmüş. Örneğin alkollü biranın tanesi 6 dolarmış. Genelde (yasak olmasına rağmen çanak anten kanalıyla) Türk televizyonu izliyorlar. Merkezde, caddeye bakan kafenin birisinde kızlı erkekli grubun kendilerinden geçerek nargile tüttürdüklerine şahit oldum, şaşırdım. Tahran'ın gayri resmi nufusü 12 milyonu geçmiş durumda. Şehirde 5 milyon otomobil olduğu söylendi. Bir depo 1.5 dolara doluyor. İstanbul'da göremeyeceğiz kadar kadın sürücü var. Trafik yavaş ve kaotik akıyor. Korna ile anlaşıyorlar sanki. Nasıl kavga etmiyorlar anlamadım. Biri kavganın yasak olduğunu söyledi. Dalgamı geçti bilmiyorum. Sorup soruşturmadım. Ama yasak fikrini sevdim! Kurşunlu benzin kullanımı hava kirliliğini tehlikeli boyutlara çıkarmış. Şehir düzenli büyüyor ve gecekondulaşma yok. İnsanlar çok cana yakın. Türkleri ve Türkiye'yi seviyorlar. Öyle olmasa sadece geçen yıl Türkiye'de İran'dan 500 bin turist gelmezdi. Bu sayının artarak süreceği tahmin ediliyor. Türkiye'ye benziyor İran, 1980'lerin Türkiye'sine benziyor. Dışa kapalı ama açılmak için müthiş bir enerji biriktiriyor. Tersine göç başlamış. İranlılar ülkelerine çok bağlı. Eğitim düzeyi yüksek. İran'ın petrol rezervi, dünya rezervlerinin yüzde 10'na denk. Doğalgazda bu oran yüzde 7 civarında. Buna rağmen kişi başına milli gelirleri sadece bin 800 dolar. Yani fakirler. 65 milyon kişinin yaşadığı İran'da üretim araçlarının önemli bölümü kamunun elinde. Pek çok işletmeyi şehit vakıfları işletiyor. Örneğin kaldığımız Azadi Otel'i böyle bir vakfa aitti. Sanayilerini yüksek gümrük duvarlarıyla koruyorlar. En önemli ticari ortakları Avrupalılar. Yıllık 20 milyar dolarlık ithalatında Almanya, İsviçre, BAE, Fransa, İtalya ve Çin ilk sıralarda. Türkiye çok gerilerde. İran'ın 25 milyar dolarlık ihracatının içinde petrolün payı 19 milyar dolar. Yıllarca İran'dan korktuk, korkutulduk. İslam devrimi ihraç edeceği endişesiyle hareket ettik. İran ile iyi ilişkiler geliştirmek için çaba göstermedik. Görülüyor ki; İran çok yakında patlayacak, mal ve hizmetleri kaliteli hale getirmek için dışa açılacak. Çünkü İranlı değişimi talep ediyor. Molla rejimi, sistemi yıkmadan bu değişime öncülük de edebilir, değişimin altında da kalabilir. Bana göre, Türk özel sektörünün rejime (adı ve şekli ne olursa olsun) saygı duyarak, İran ile ticari ilişkileri geliştirmesinde fayda var. İran, 15 yıl öncesinin Rusya'sına benziyor. Anlayacağınız, fırsatlar ve dostluk zamanı...
|