|
|
|
|
|
Beyazperdede gençlerin dönemi
|
|
Nihayet Firuze Sezonun merakla beklenen filmi "Neredesin Firuze?" gösterime girdi. Yönetmen Ezel Akay ve oyuncular çok başarılı. Gülmek istiyorsanız mutlaka seyretmelisiniz.
Fatih'in zaferi Bu yıl 54.'sü düzenlenen Berlin Film Şenliği'nin en önemli yanı, Fatih Akın'ın büyük yönetmenleri gölgede bırakan başarısıydı.
*** Bir düş gibi gelip geçen kadın
"Neredesin Firuze?" her şeyden önce yer yer absürd, her zaman kıpır kıpır, kimi zaman da bir müzikal havasında. Popüler kültüre bir itirazınız yoksa, bol bol gülme fırsatını kaçırmayın.
Bu tür bir filme ya katılırsınız ya da dışında kalırsınız. Ya filmin mizah anlayışıyla, hayata bakışıyla, espri düzeyiyle uyum sağlarsınız ya da mesafeli kalırsınız. Ben bu dediklerimin hepsinde filme, onun mizahına, mantığına ve estetiğine katıldım. Dolayısıyla, çok hoş bir iki saat geçirdiğimi söylemeli ve görüşlerimi genelde paylaşanlara bu filmi "hararetle tavsiye etmeliyim".
Türkiye ve çağdaş (pop) kültürümüz için çok önemli bir alana, İMÇ çevresinde dönen müzik-kaset piyasasına, bu piyasanın her gün yeni birkaçını lanse etmeye çalıştığı, genelde Doğu kökenli ama kimi zaman "Alamancı" şarkı-türkücülere ve onlardan biri olan Ferhat Can'ın hikayesine değinen bir film bu... Ama bu aslında "Muhsin Bey" veya "Abuzer Kadayıf"tan farklı olarak, bir yükselme hikayesi değil. Daha çok, Ferhat'ın odak noktasında olduğu bir kalabalık insan ilişkileri panoraması.
Bu insanlardan dördü, Plakçılar Çarşısı'nın kaşarlanmış, her türlü numaraya hazır ama yine de son derece sevimli adamları: Yapımcı Hayri, Hayri'nin iş ortağı, has adamı ve ellerindeki tek yıldız adayı Melih. İşler iyice sarpa sarıp son umutları olan "tenor Ahmet" de çuvallayınca, dört kafadar son çare olarak dört elle Ferhat'a sarılırlar. Ama para sorunlarını yenemezler. Derken ortaya bir "melek" çıkar ve hepsinin imdadına yetişir. Bu, hep beyazlar giyen, hep gülümseyen ve iyimserlik dağıtan gizemli bir kadındır. Ve adı Firuze'dir. Firuze onlara bol vaatte bulunur, Ferhat'ı koruyucu kanatları altına alır. Ama bu klasik anlamda 'genç şarkıcı adayına kancayı takmış sosyete dilberi' öyküsü değildir. Hatta böyle bir hikayeyle hiç ilişkisi yoktur.
Hikaye ilerledikçe, bir yandan Firuze'nin gerçek kimliği ortaya çıkacak, öte yandan Plakçılar Çarşısı, gece kulüpleri, lüks oteller, içki sofraları ve ışıl ışıl bir İstanbul dekoru önünde insan karakterleri bir çiçek gibi yaprak yaprak açılacaktır. "Neredesin Firuze?" öncelikle, yer yer absürd, her zaman kıpır kıpır, kimi zaman şarkı, türkü ve koreografiye dayalı 'müzikal' havasındaki taze bir mizahtan büyük destek alıyor. İkinci olarak, filmin görsel yanı, dekorları, giysileri ve özellikle renkleriyle çok başarılı. Gökkuşağının tüm renklerini üzerinde taşıyan ve abartılı mücevherlerle donanmış kahramanlarımız, renk kullanımını bile başlıbaşına bir taşlama öğesi haline getirebilen bir sanat yönetmeninin başarılı ürünleri.
Filmin bir başka özelliği, arabesk veya Türk pop müziğiyle hem mesafeli durup dalgasını geçerken hem de bu müziğin kaliteli yeni veya klasik ürünlerini çok iyi kullanması. Filmin ses bandı hemen alıp dinleme isteği veriyor. Birkaç yeni ve de çok iyi Özcan Deniz şarkısının yanı sıra Müslüm Baba'dan bir Fikret Kızılok şarkısı ya da Zeki Müren klasiği "İnleyen Nağmeler" in Erol Büyükburç yorumu gibi sürprizler de var.
OYUNCULAR HARİKA Ve en önemli öğelerden biri oyuncular. Hepsine bayıldım. O çılgın beşli; Haluk Bilginer, Özcan Deniz, Cem Özer, Ruhi Sarı ve Ragıp Savaş mükemmel bir uyum sağlıyor. Demek Akbağ, bir düş gibi gelip geçen gizemli kadında olağanüstü. Ama tüm yan ve de konuk oyunculuklar da çok iyi. Böylece Ata Demirer'in Bülent Ersoy taklidinden, Hamdi Alkan'ın "ilahi şarkıcısı adayı"na kadar herkes kendine düşeni yapıp gidiyor.
İlk sinema filminde Ezel Akay çok iyi bir ritim ve kıvrak bir mizah tutturmuş. En sevdiğim yanlarından biri, sahneleri tam kıvamında tutması, bir-iki yer dışında uzatmaması. Böylece örneğin düğündeki 'pasta sahnesi' alabildiğine uzatılabilecekken, tam yerinde kesiliyor. Tüm final bölümü ise sanki "Eşkiya"yı hatırlatan düzeyli bir duygusallık içeriyor. Popüler Türk filmlerine ve genelde popüler kültüre ciddi bir itirazınız yoksa, bu güzel gülme fırsatını kesinlikle kaçırmayın.
|
|
|
|
|
|
|
|
|