|
|
Kimse değişime direnmesin
Ulusal Kurtuluş Savaşı ile ülke işgalden kurtulduktan sonra Atatürk'ün giriştiği toplumsal ve kültürel değişim eylemine (devrimine), o günlerde olduğu gibi günümüzde de olumlu bakan büyük bir çoğunluğun yanında, bu eylemin -savaş olayı dışında- gereksizliğini ileri sürenler de bulunmaktadır. Değişimin zamana ve tarihin akışına bırakılmasından yana olanlar, bu değişimin, toplumun geçmişle olan bağlarını kopardığını öne sürerek, kültürel çözülmeye neden olduğunu; değişim eylemine olumlu bakanların -değişimin gerekliliğine inananların- bir kısmı ise görüşlerini belirli bir ideolojik temele yaslandırıp eylemin Türk toplumunun altyapısında, özellikle üretim ve üleşim (paylaşım) ilişkilerinde bir değişiklik meydana getirmediğini ve bu nedenle de amacına ulaşmadığını iddia etmişlerdir. Oluşumu, gelişimi ve sonucu ne şekilde yorumlanırsa yorumlansın, Atatürk değişim eylemi -ya da Türk değişim eylemi- tarihin getirdiği bir zorunluluğun; başka bir deyişle, Türk toplumunu, siyasal, toplumsal ve kültürel yapısıyla, bulunduğu durumdan olması gereken duruma getirme gereğinin kaçınılmaz bir sonucu olmuştur. Değişim hareketinin siyasal amacı; insanın hak ve özgürlüğüne dayanan demokrasiye varmak, cumhuriyet ve demokrasinin özdeşleştirilmesini sağlamaktı. Değişimin insana ve topluma yönelik amacı ise Türk insanını, akıl gerekleriyle bağdaşmayan dogmalardan kurtarmak, Türk toplumunu geri kalmışlık koşullarından arındırmak, çağın bilim, kültür ve yaşam düzeyine getirmekti. Türk değişim eylemi, bütün engellemelere karşın rayına oturmuş ve her istasyonda biraz daha demokrasi alarak yoluna devam etmektedir. Bırakın yoluna devam etsin. Değişim, bir tercih sorunu değildir; olması gereken ve devamı bir zorunluluk olan ileriye dönük bir süreçtir. Kimse değişime direnmesin; değişime direnmek, gericiciğin başka bir yanıdır. Dr.ŞERAFETTİN YAMANER İSTANBUL
|