Ahlaklı yönetim isteyen de ahlaklı olmalı..

Belediyelerden beklediğimiz, istediğimiz bir tek şey var..
Ahlaklı yönetim anlayışını 'belediyecilik' kavramının odağına yerleştirmeleri gerekiyor..
Yoksa proje yapmak kolay..
Kimi aday gösterirseniz gösterin.. Yol da yapar, köprü de, altgeçit de.. Zaten büyük kentlerin altyapı sorunu pek kalmadı.. Kentler makyaj bekliyor, elinin ayağının düzeltilmesini bekliyor..
Bunu herkes yapar.. Yapıyorlar da.. Önemli olan rüşvet alarak iş yapma, imza atma anlayışının bir daha dönmemek üzere belediye kapısından kovulmasıdır.. 'Canım adam çalıyor ama iş de yapıyor' zihniyetine son vermemiz gerekiyor..
Kabul.. Eskiden hem çalıyor hem de iş yapmıyorlardı.. O kadar çok yılmıştık ki çalarak iş yapana bile kucak açtık.. Makbul saydık..
Şimdi bu anlayışın da değişmesi gerekiyor.. 28 Mart'tan sonra yerel yönetimlerin bağırsaklarını temizlemeli.. Koltuğa oturacak yeni başkanlardan en büyük beklentimiz bu..
İşi düşen biliyordur.. Rüşvet vermeden iş yapmak mümkün mü? Yaptığınız işin yasal olup olmamasının önemi yok.. Aylarca beklememesi, sümen altına atılmaması için bile rüşvet gerekiyor..
En son Konya örneğini yaşadık.. Müteahhiti linç ediyoruz ama tek suçlu o değil ki.. Ruhsatı, iskanı verenin, fazla kat çıkılmasına göz yumanın hiç mi suçu yok?
Kamu kurumlarından şikayetçiyiz.. Belediyeleri rant kapısına çevirdikleri için bazı siyasetçilere öfkeliyiz ama bizim de aynaya bakmamız gerekiyor..
Bir usulsüzlük, bir yolsuzluk, rüşvetle iş yapma olayı ortaya çıktığı zaman hepimiz linç ayinine katılmak istiyoruz..
'Bir taş da ben atayım' diye sıraya giriyoruz..
Peki biz farklı mı davranıyoruz?
Bakın.. Devlet yoksul diye 13 milyon 700 bin kişiye yeşil kart vermiş.. Hastaneye gidebilsinler, muayene olabilsinler, ilaç alabilsinler diye..
Yani 60 milyonluk ülkede 14 milyona yakın kişi yoksul.. İhtiyaç sahibi..
Sağlık Bakanlığı küçük bir araştırma yapmış.. 1 milyon kişinin geliri, beyanından çok daha fazla.. Yani bir milyon kişinin o kartı almaya hakkı yok..
Düşünün, yeşil kart toplumun en alt katını temsil ediyor.. Toplumun en altında olanlara veriliyor..
Orada bile rüşvet dönmüş..
Bu küçük imkana bile göz dikenler olmuş..
Dip böyleyse toplumun diğer katmanlarını düşünün.. Yukarıya doğru çıktıkça, avanta yaşam, devlet sırtından geçinme anlayışı, devlet malı deniz zihniyeti daha da yaygınlaşmış..
Sadece avanta yaşamın, rüşvetin parasal sınırları büyümüş.. Hepsi bu kadar..
Hiç kimse itiraz etmesin, hiç kimse kızmasın.. Eline fırsat geçen devleti sömürmeyi marifet saymış..
Yapmayana da enayi gözüyle bakmış.. Bu toplumsal bir hastalığa dönüşmüş.. Kanser gibi toplumun hücrelerine işlemiş..
Kimi küçük yapıyor.. Kimi büyük yapıyor.. Kimi yeşil kart yolsuzluğu yapıyor, kimi kamu üzerinden trilyonlar götürüyor. Sonuç itibarıyla bir fark yok.. Çünkü zihniyet aynı..
İşte değişmesi gereken, değiştirmemiz gereken de bu..
Artık öğrenmeliyiz.. Devlet rant kapısı değil..