| |
Pembe hapı iç kız olsun mavi hapı iç erkek olsun!
GEÇENLERDE bir arkadaş, "Artık iyice inandım" dedi, "Türkiye'de herkesin bir de gizli gündemi var." Arkadaşımızın kastettiği, bir yandan hayatın ortak sorunlarıyla cebelleşirken, bir yandan da başka hedefler peşinde koşmamızdı. Bu kısmi, bireysel, küçük çaplı bir gündemdi: Kimi yan departmanda çalışan yakışıklıyı nasıl ayartırım diye düşünür, kimi beş milyar daha bulup otomobilini değiştirmeyi...
*** Ben bu kişisel gündemlerin de toplumun ve dünyanın büyük akışına dahil olduğunu düşünüyorum. Örneğin kimi aileler bugün tüp bebek sahibi olmak için uğraşıyor. Şimdi önlerine yeni bir soru daha çıktı: Çocuğumuz kız mı olsun, erkek mi? Çünkü artık çağdaş teknoloji buna imkân veriyor. Çiftler de aralarında tartışıyor: "Kız olsun!.. Hayır erkek!.. Kız dedim!.. Erkeeek!.."
*** İlk bakışta pek az sayıda ailenin, toplumun dar bir kesiminin sorunu bu... "Gündem" kelimesini hak etmeyecek kadar küçük bir dert. Ama işte o da neticede büyük değişimin bir parçası. Time dergisi birçok doktora sormuş: "Size başvurulduğunda, ailenin isteği doğrultusunda, bebeğin kız ya da erkek olmasını sağlar mısınız?" Cevaplar, oranlar ülkeden ülkeye farklılık gösteriyor. Ancak hatırı sayılır bir sayıda doktor "Evet" cevabını vermiş.
*** Bunu öğrenen bir arkadaşımız, "Aaa, hiç etik değil" dedi. Sahi niye değil? Burada ne gibi bir ahlaki sorun var? Niçin bir aile gelecekteki çocuğunun cinsiyetini belirlemesin? Niye böyle bir hakkı olmasın? Aslına bakılırsa biyoteknoloji bir süre sonra sadece tüp bebeklerin değil, "doğal" yollarla dünyaya gelecek bebeklerin de cinsiyetiniabelirleyebilecek: Pembe hapı iç kız olsun, mavi hapı iç erkek olsun!"
*** İlk bakışta 'ahlak dışı' bir durum göze çarpmıyor. Ailenin maktalebi, biyoteknolojiyle donanmış doktor tarafından yerine getiriliyor: İsteyene kız, isteyene erkek, isteyene tek yumurta ikizi, isteyene üçüz! Peki ama bu olaya bakarken birimimiz ne olmalı? Yani mercek altına neyi almalıyız? Aileyi ve doktoru alırsak sorun yok. Ama toplumun geleceğine bakarsak işler değişebilir... Kötümser bir senaryoya ne dersiniz: Diyelim ki çoğunluk erkek istedi... Bir süre sonra erkek nüfusu, kadınların üç katına ulaştı... Kadın kıtlığı başladı... Kavga gürültü aldı başını gitti... Kızları olan aileler, bu değeri paraya tahvil etmek istedi... En modern kentlerde dahi başlık parası hortladı!.. İyi eğitimli bir kızı kimse elinde tutamayacağına göre, yuvadan uçmasın diye aileler kızlarını eğitimden çekmeye başladı... Ve daha nice abukluk!
*** Liberal yaklaşım toplumun bir süre sonra kendini yeniden düzenleyeceğini ve kız-erkek oranının denkleşeceğini öne sürecektir. İyi güzel de, ne zaman? Kaç nesil sonra? Hangi çatışmalardan geçerek? Dizginlenmeyen, denetlenmeyen biyoteknolojinin yaratacağı ciddi felsefi, ahlaki, toplumsal sorunlar var. Liberal demokrasinin tarihin sonu olduğunu iddia eden Francis Fukuyama bunları 'İnsan Ötesi Geleceğimiz: Biyoteknoloji Devriminin Sonuçları' (ODTÜ Yay.) adlı kitabında enine boyuna tartışıyor. Ve özetle "Aman dikkat, insanlığımızdan çıkabiliriz" diyor. Bakın nereden nereye geldik: Kız mı, erkek mi yoksa kaos mu?
|