Çin'le mücadele için Çin'e fabrika kurmaya gidiyor!
2004 yılı herkes için bir şey ifade edecek kuşkusuz. Sanayiciler için bence en çok zamanın daha da daraldığı anlamına gelecek. Ne de olsa şunun şurasında kotaların kalkmasına sadece 1 yıl kaldı. Bu en basit anlatımıyla tüm dünya için bir Çin istilası anlamına geliyor. Aslında tehlike 'geliyorum' diyeli çok zaman oldu, peki biz Türkiye olarak stratejilerimizi belirledik mi, işte orası şüpheli. Bizim bu konuda bırakın 'uzgörüyü' bir 'öngörümüz' bile olamadı. Sözüm hükümet üyelerine. Çünkü iş dünyasında kiminle konuşsam duyduğum şu: Biz ne kadar çözüm önerisi getirirsek getirelim, bir ülke stratejisi olmadığı sürece, hükümetin desteğini sonuna kadar arkamızda hissetmediğimiz müddetçe bu çetin rekabetten güçlü çıkmamız mümkün olmayacak. Yine de okurla, gece uyuduğunda gözüne uyku yerine 'ÇİN' girenlerden birinin son Çin izlenimlerini ve ne pahasına olursa olsun bulduğu çözüm önerisini paylaşmakta fayda görüyorum. Kamil Coşkun bir kumaş üreticisi. Ama kendisini yüzlerce kumaş üreticisinden ayıran bir özelliği var. O da şu. Coşkun'un firması Denim, üretim kalitesi, sunduğu koleksiyonu, fabrikasıyla, Türkiye'den Paris'teki hani şu ünlü Premiere Vision isimli fuara kabul edilme başarısını gösteren bir elin parmaklarını geçmeyen şirketlerden biri. Coşkun'un Lüleburgaz'da ayda 1 milyon metre kumaş üretim kapasitesi olan bir fabrikası var. Şu anda yüzde 80 kapasiteyle çalışıyor ve üretilen kumaşlar, Amerika ve Avrupa'ya ihraç ediliyor. 185 kişi çalışıyor ve 2003 yılı bittiğinde ulaşılan ciro da 30 milyon euro. Çin'i konuşmak üzere buluştuğumuz gün Coşkun, "Çin'de fabrika kurmaya karar verdim" dedi heyecanla. Araştırma yapmak, olası partnerlarla görüşmek, Çin'de neler oluyor, bir bakmak içinyaptığı seyahatten henüz dönmüştü. "İnanılmaz bir yönetim anlayışı var. Adamlar geleceği planlamışlar. Altyapı hazır. Üstelik Özal döneminde bizim borçla harçla yaptığımızı, onlar kendi paralarıyla yapıyor" dedi. Kamil Coşkun bir an önce Çin'e karşı strateji geliştirmek gerektiğini aksi takdirde çok geç kalınacağını gören sanayicilerden. Şimdi tekstil ve konfeksiyonda kimle konuşsa, konuyu Çin'e getiriyor ve Çinliler'le rekabet etmek için Çin'e üstelik de birlikte gitmek gerektiği konusunda uzun uzun konuşuyor. Gerisini Coşkun'un ağzından dinleyelim: Tekstil hammaddesi dolaşıyor. Ama yakın bir gelecekte dolaşmayacak. Biz yani Avrupa finish'te daha iyiyiz. Onlar mutfağa yatırım yapıyor, sos yapmayı bilen yok. Avrupalı gidip işi öğretiyor. Özetle şunu söylemek istiyorum. Çin'de konfeksiyon üretip, müşterinin istediği malı olması gereken fiyattan istediği yerde teslim edebileceğim. Tıpkı otomobil üreticilerinin yaptığı gibi. Çin de bir amaç değil araç olup tehdit olmaktan çıkacak. Ama tabii bunu yıkamacı, konfeksiyoncu, mümessil ve kumaşçı hep birlikte yapmamız ve devletin de desteğini kesinlikle arkamıza olmamız şart.
Kurtuluş Pronto Moda mı? Coşkun'un sözlerine katılmamak mümkün mü? Kotalar kalktıktan sonra Çin'in fiyatlarıyla hangi Türk şirketi rekabet edebilecek? Stratejileri hemen şimdiden belirlemek gerekmez mi? Aksi taktirde yıllarca büyük çaba harcanarak yaratılan değerler bir anda bitmeyecek mi? Coşkun'a göre, Çin'le Çin'e gidip savaşmak, temel ürünleri orada üretip fiyatlandırmak gerekiyor, içerde de yapılacak en uygun şey konfeksiyon dünyası için 'pronto moda' yapmak. Yani bugünün modasını yaparak, talebe cevap vermek. Zara ve Mango'nun başarısının altında yatan basit gerçek de bu değil mi? Pronto moda!
|