| |
|
|
Koestler'in tezinin yeşerdiği roman!.
İSTER inanın ister inanmayın; Nihal Atsız'ın "Bozkurtların Ölümü" kitabından beri, okuduğum en iyi roman... Türk tarihinden çıkıp gelen "teziyle, mesajıyla, üslsağlam basan kurgusuyla" dolu dolu bir roman Son Hazaryalı...
Romanın yazarı Cahit Ülkü, Arthur Koestler'ın "Kayıp Kabile" ya da "13. Kabile" adlı eserinde ortaya attığı tezden yola çıkarak, yazmış kitabını.. Koestler'in, Batı'dan ve Kuzey'den hıristiyanların ve Doğu'dan, Güney'den müslüman arapların hücumlarının ve baskılarının arasına sıkışan Türk Hazar İmparatorluğu'nun museviliği kabul edişini ve daha sonra yıkılışını, dağılışını, Hazar Türkleri'nin Avrupa başta olmak üzere dünyaya dağılışını ve "Kayıp 13. Kabile'nin Hazaryalılar olduğunu" anlatan tezi, Batı ve özellikle musevi dünyasında fırtınalar koparırken, Türk dünyasında "sanki ortaya atılmamış" gibi, görmezden, duymazdan gelinmişti.
Tıpkı onun gibi, bir alevi araştırmacı- yazarın iki yıl önce ortaya attığı, "Aleviliğin ve alevilerin 11 yüzyılda Hazar İmparatorluğu'nun dağılması ve Hazaryalıların bir bölümünün Anadolu'ya göçünden sonra ortaya çıktığını" öne süren ve "büyük bir sessizlikle karşılanan tezi" gibi..
Daha önce "Pargalı İbrahim Paşa" ve Rüstem Paşa" adlı iki tarihi roman daha yazan Cahit Ülkü, "Son Hazaryalı (İnkil Yayınevi- Tel:0 212 514 06 10)" da, tezi, Koestler'in bıraktığı yerden alıyor ve Hazarya-Polonya-Portekiz-İstanbul dörtgeninde sağlam bir kurgu ile "Hazaryalıların ne olduğunu" anlatıyor!.
Ülkü'nün romanında Koestler'in tezinin ışığı altında yahudilikle museviliğin, Seferad'larla ve Eşkinaz'ların arasındaki farklılığı okuyor ve mantıklı buluyorsunuz!. Ülkü, kitabının son sözünde, Koestler'in tezine ilgisizliğimizin de verdiği ümitsizlik içinde ama iddialı olarak diyor ki: "...Elinizdeki eserin akıbetini merak etmekten kendimi alamıyorum. O da yıllar boyunca bir köşede unutulacak mı; yoksa ondaki tezleri destekleyen, akıl ve mantık dışı olduğunu kanıtlayan, eksiklerini gösterip tamamlayan düzeyli eleştirileri, araştırmaları, spekülasyonları tetikleyecek mi? Hep birlikte göreceğiz." Ben araştırmacı değilim, tarihçi de değilim. Ama Koestler'in kitabını çok yıllar önce okuduğumda büyük ilgi ve merak duyan, çok sohbette, tartışmada yeri gelince Koestler'in kitabını ve tezini, üstelik ön sözünde yazdığı "Orta Asya dağılışı" ile Atatürk'ün "Güneş Dil Teorisi" arasındaki büyük uyumu, "Orta Asya'daki dil şemsiyesini" sık sık anlatan bir gazeteciyim..
Açık yüreklilikle ifade etmeliyim ki, Cahit Ülkü'nün Osmanlı Sarayı'na, Hürrem Sultan'a ve 2.Selim'e kadar uzanan iddialı "Son Hazaryalı" romanını hem keyifle ve zevkle okudum, hem de inandırıcı buldum. Yapacağım iki önemli eleştirim var: Birincisi kitabın bitişi, sanırım biraz aceleye gelmiş... Final lezzeti, romanın başlangıcı ve gelişmesi gibi değil..
İkincisi "zamanın dili" konusunda biraz abartılı davranmış, onun için sık sık sayfaların altındaki açıklamalara bakmak durumunda kalıyorsunuz ve kitabın "sürükleyici" üslkeyfi kaçıyor!. Bozkurtların Ölümünde, bu abartı hiç yoktu.. Ülkü'yü kutlarım ama ne yazık ki biliyorum; Türkiyemizde onun kitabı da, Koestler'in kitabı gibi duyarsız ve sessiz karşılanacak... Bizim aydınlarımızın çok daha önemli görevleri var; medyamızdaki köşe başı tartışmalarını görmüyor muyuz? ocaluluc@beko.net
|