Karnaval başlarken
Amerikan seçim mevsimi, pazartesi günü başlıyor. Iowa eyaletinde yapılacak ilk yoklamadan sonra, New Hampshire eyaletinde 27 Ocak tarihinde ilk önseçim yapılacak. Genelde bu eyaletteki önseçimi önde götüren adayın, parti adayı olacağı beklenir. Seçimlere daha çok vakit olmasına rağmen Demokrat Parti cephesinde sonuçlarla ilgili bir umutsuzluk hakim. İdeolojik kimliğini büyük ölçüde yitirmiş olan partinin, toplumun geneline sunduğu bir vizyonu, programı yok. Üstelik 11 Eylül sonrasında güvenlik konusunu gündeminin en başına yerleştirmiş bir toplumda, Cumhuriyetçiler'in şahinliğiyle de baş edemiyorlar. Sıradan Amerikalı, kendi güvenliğinin Cumhuriyetçiler tarafından daha iyi kollanacağına inanıyor. Demokrat Parti, ideolojik kimliğini yitirmiş olmanın yanı sıra paranın Amerikan siyasetine giderek daha fazla hakim olmasından da zarar görüyor. Zaten para, siyasetçilerin giderek birbirlerinden farksızlaşmasına yol açıyor. Bu da ideolojik bulanıklığı artırıyor. Diğer yandan da Cumhuriyetçi Parti, hem para bulma hem de kendi asli kitlesini harekete geçirebilme konusunda Demokratlar'dan daha başarılı.
"Cazibe" olamayan aday Bunun ötesinde ortalıktaki Demokrat adayların hiçbiri, ulusal düzeyde heyecan yaratacak kişiler değil. Şimdilik yarışı önde götüren ve partinin liberal kanadından olan Howard Dean, başarısını partinin radikal kanadına borçlu. Ulusal düzeyde kitleye hitap edemeyeceğine inanılıyor. Demokratlar'ın güvenlik konusundaki açığını kapatır umuduyla sahaya çıkarılan eski NATO komutanı Wesley Clark ise henüz bir siyasi cazibe odağı haline gelemedi. Aslında çok şaşılacak bir durum var ortada. Her geçen gün ABD'de bugünkü yönetimle ilgili skandal sayılabilecek iddialar, kanıtlarıyla ortaya dökülüyor. Irak savaşına giderken yönetimin tehdidi abarttığı, ortaya koyduğu kanıtların yalan olduğu ortaya çıkıyor. Saygın düşünce kuruluşu Uluslararası Barış İçin Carnegie Vakfı'nın yayınladığı bir raporda, yönetimin verileri abarttığı, istihbarat servislerini yanlış bilgi hazırlamaya zorladığı savunuluyor. Tüm bunlar, dünyanın geri kalanı açısından sürpriz sayılacak buluşlar değil. Amerikalılar dışında kalanların çoğu, bu savaşın yalana dayanarak açıldığını en azından hissediyordu. Garip olan, bu tür kanıtların Bush'a siyaseten zarar vermemesi. Üstelik vergi indirimleri sonucunda bütçe açıklarını bir daha toparlanamayacak boyutlara getirmesi, ekonomik büyüme rakamlarına rağmen işsizliğin kalıcı olmasına ve açıkça zenginlere hizmet veren bir yönetim olmasına rağmen...
Her şey bitmiş değil Böylesi bir ekonomik ortamda, yalan sicili bu denli ortaya çıkmışken ve Amerikan askerleri Irak'ta sürekli öldürülürken, Amerikan seçmenlerinin bu Başkan'ı bu ölçüde desteklemesi bir muamma gibi. Bir neden, Demokrat Parti'nin ufuksuzluğu, ideolojik hareketlenmeyi başaramaması. Bir diğeri, Amerikan seçmeninin korkularına teslim olması. Üstelik Bush ekibinin seçimlerde harcayacağı yaklaşık 200 milyon dolarları da var. Gene de Erdal Sağlam'ın iddia ettiği gibi her şeye şimdiden bitmiş gözüyle bakılmamalı. Demokrat Parti'nin seçimleri daha ideolojik bir platforma taşıması halinde, Dean ve Clark'ın birlikte seçimlere girmesi durumunda daha ümitli bir durum ortaya çıkabilir. Kaldı ki Bush yönetimiyle ilgili daha pek çok hasar verici bilgi ortaya çıkacaktır Kasım'a kadar. Amerikan seçmenleri bile sonunda bu kadar rezilliğe isyan edebilir. Belki... Yurtdışında olduğum için yazımı yetiştiremediğimden pazar günü bu sütun yayımlanamadı. Özür dilerim...
|