Belki görüntüler hoşumuza gitmeyebilir ama CHP haklı.. Komisyonun çalışmaması için yaptığı eylem doğru.. Meclis'te ezici bir sayısal çoğunluğu sahip olan iktidara karşı başka ne yapabilirler ki.. Seslerini nasıl duyurabilirler ki.. Kabul etmemiz gerekir.. Bu da bir muhalefet yapma yöntemidir.. Olay şu.. Bir süre önce Başbakanlık Müşteşarı Ömer Dinçer'in 1995 yılında yaptığı konuşma medyada yer alınca gümbürtü koptu.. Dinçer, "Bilim ve Hikmet Dergisi"nde de yayınlanan bu konuşmasında siyasal islamın yol haritasını çiziyordu.. Devlet yönetimini ve karar merkezini ele geçirmeyi öneriyordu.. 1995 yılında bu düşüncesini savunmasının hiçbir önemi yoktu.. Çünkü Dinçer o tarihte resmi sıfat taşımıyordu.. Ama bugün var.. Dinçer ele geçirilmesini önerdiği devlet mekanizmalarının başında.. Başbakanlık Müsteşarı.. Gelelim kritik noktaya.. Bir insanı 9 yıl önce söylediği sözlerden, savunduğu fikirlerden dolayı bugün suçlamak doğru mu? Bulunduğu makamdan azledilmesini istemek vicdana sığar mı? Hayır.. Başbakan da bu görüşte.. "Dinçer yıllar önce söylediği sözlerden dolayı mahkum edilmeye çalışılıyor" diyor.. Ancak Başbakan'ın yanıldığı bir nokta var.. Dinçer bugün de aynı görüşte olduğunu söylüyor.. Arkasında duruyor.. Görüşlerini revize etmediğine göre, bu sözlerin 1995 yılında söylenmesi ile 2004 yılında söylenmesi arasında bir fark var mı? Yok.. İşte gümbürtünün kopma nedeni bu.. Dinçer, 'Bugün aynı görüşte değilim' deseydi sorun yoktu..
CHP de bu tavrı göstermez, olayın üstünü üstüne gitmezdi.. O zaman 'Takiye yapıyorsun' diye de karşı çıkamazdık.. Çünkü herkesin takiye yaptığını veya yapabileceğini düşünerek bu hayatı sürdüremeyiz.. Birarada yaşayamayız.. Takiye paranoyasından kurtulmalıyız..
Geçen hafta kendisinin ve partisinin yol haritasını çizen Erdoğan'ı artık 10-15 yıl önce yaptığı konuşmalardan, savunduğu fikirlerden dolayı suçlayabilir miyiz? Hayır.. Çünkü bugün ne düşündüğünü, topluma nasıl baktığını açık ve net bir dille ortaya koydu.. Geçmişte izlenen politikayı da siyasi cemaat anlayışı olarak niteledi.. Karşı olduğunu açıkladı.. Dinçer ise hâlâ savunuyor.. Bir anlamda siyasal İslam için çizdiği yol haritası doğrultusunda yürüdüğünü kabul ediyor..
Belki de o yol haritasının sonucu olarak Başbakanlık Müşteşarlığı görevini kabul etti.. Bilemiyorum.. CHP işte bu nedenle haklı.. İşte bu nedenle muhalefetini eylemlerle sürdürüyor..
Sonra.. Anlamadığım bir nokta daha var.. Başbakan müşteşarını savunuyor ama bir hafta önceki manifestosu ile Dinçer'in görüşleri hiç uyuşmuyor.. Başbakan 'Muhafazakar demokrasi'yi savunuyor.. Müşteşarı 'siyasal İslam'ı.. Fark burada..