| |
Biraderler'in Okul'u
Otuz beş yaşında olmama rağmen hala okulla ilgili kabuslar görürüm. Pek sık olmasa da hep aynı temayı işler bilinçaltımın yönetmenleri. Ya sınavdayım hiçbir şey bilmiyorum ya kopya çekemiyorum... Gerçek hayatta bunları hiç takmadım. Verdiğim boş kağıt sayısı dolusunun on katıdır. Demek ne kadar tırsmışım, ne kadar bilinçaltına atmışım. Ve şimdi çıkıyorlar ortaya. Hani derler ya okul bitirmek, sınav geçmek, gerçek hayat sınavının yanında nedir ki diye? Yalanmış! Yokmuş böyle bir şey! Rüyalarımın bana hissettirdiklerini nasıl anlatsam bilmem ki? Alt tarafı kimya sınavı ama ter içinde soluk soluğa fırlatıyor yataktan. Taylan Biraderler'in (Durul ve Yağmur) Okul filmini kendimden bir şeyler bulmak adına izlemeye gittim. Zaten severim ergen korku filmlerini. Seksenlerle birlikte patlayan ve başlı başına bir tür olan ergen kampus filmlerinin bir yan ürünü olarak da korkuluları yapıldı. "Bana havuzlu bir ev, birkaç akne verin, size korku filmi çekeyim." Yönetmen Tom Holland'ın bu özlü sözü, mevzunun klişeler üzerine oturduğunu en iyi şekilde anlatıyor sanırım. Üç beş lise öğrencisine bir musibet tebelleş olur ve sırayla keser, biçer. Genelde de to be continued yaparlar. Doğu Timor Adaları'nda da çekseler bu format değişmez. Değişmesine de gerek yoktur çünkü iyi bir formüldür. İzleyici güven içinde korkarak izlemeyi sever. Gelelim filme. Taylan Biraderler bu evrensel şablonu kullanarak, Amerika'yı baştan keşfetme gereksizliğine girmeyerek doğru bir iş yapmışlar. Hikaye de gayet iyi. Vatandaşın biri okulun güzel kızına sevdalanır. Sevdasını açacağı yerde, kız için hikayeler yazıp yollar. Sonra o hikayelerden biri kızın sevgilisi tarafından bulunur ve cem-i cümle tarafından kafaya alınıp maymuna çevrilir. Çocuk buna dayanamaz ve canına kıyar. Bir yıl sonra intikam için ruhu geri döner... Aşk... Gerilim... Korku... Karakterler çok iyi işlenmiş. Havada duran, sığ kimse yok. Tek gereksizlik unsuru Deniz Akkaya. Üç beş saniyelik frikik adına balon bir karakter olmuş. Filme hiçbir katkısı yok. Adettendir diyip kabullenelim. Ragga Oktay harika. Bir de Ediz (Caner Özyurtlu) ve Orçun (Deniz Güngören); sınıfın sevimli haylazlarına bayıldım. Şimdi benim anlayamadığım, bir korku filminde sevdiğim karakterlerin mizah unsurları taşıyor olması. Korkmaya geldiğim bir filmde korkmamış olmam beni korkutmadı ama kafam karıştı. Filmin korku-komedi türünde olduğu söyleniyor. "Korku-komedi" türüne pek alışık değilim. Evet yapılan bir tür bu. Faculty mesela iyi bir örnek. Ama o filmin de sorunu, izleyeni içine alamamasıydı. Bir "dur-kalk" hali oluşuyor, ki kendinizi filme veremiyorsunuz. Okul'un tek handikapı da bu galiba. Yani korku gazına basmışken filmin öyle gitmesini istiyorsunuz. Ama acı bir fren ve o gergin ruh halinden çıkıveriyorsunuz. Sonra yeniden başla... Hollywood sihirbazlıklarını bulamasanız da hikaye bu açığı fazlasıyla karşılıyor. Senarist Doğu Yücel iyi iş çıkarmış doğrusu. İtiraf etmem gerekirse benim okul kabuslarımdan daha etkili değil. Ancak ilk kez Türk yapısı bir gerilim-gençlik filmi olması açısından ve yine ilk kez bir işin kitabına uygun yapılması bakımından son dönemlerin en başarılı filmi.
|