| |
Koç-Ford ortaklığı Kocaeli fabrikası ve "akıl oyunları"
İzmit Körfezi'nin güneyinde, 2001 yılında, Koç-Ford ortaklığı ile kurulan Kocaeli fabrikasını SABAH yazarları ile birlikte gezerken ve şimdi de izlenimlerimi sizlere aktarırken, ister istemez matematikçi dahi John Nash'in hayatını anlatan "Akıl Oyunları" filmine gönderme yapmaktan kendimi alamıyorum. İnsanoğlu denilen mahlukatın, hem kendi hayatını hem de dünyayı "iyiye doğru değiştiren" büyük macerasında, aklın, bilginin ve rasyonalizmin büyüleyici imparatorluğunun hangi aşamaya geldiğini anlayabilmek için sahiden insanın "akıl sınırları" zorlanıyor. Daha birkaç yıl önceye kadar metruk Seka arazisi olarak bilinen bölgenin, siyasi otoritenin yerinde kararı ile bedelsiz olarak terkedilmesi sonucunda, ortaya çıkan "şey"in (felsefi anlamda şey), sihrini anlatabilmeye gazete yazısı sınırları yetmez. Hatta bu devasa yatırımın birkaç yıl içinde ulaştığı bazı rakamları anlatmak da yetersiz kalabilir. Fabrikada 5 binden fazla insanın çalıştığı, yan sanayi ile birlikte 30 bin kişiye "istihdam ve kazanç yarattığı" mı önemlidir, 2004 ihracatı için önlerine 1 milyar 250 milyon euro'luk hedef koymuş olmaları mı önemlidir, çevreye yapmış oldukları deprem konutları, okullar ve hastaneler mi önemlidir? Ülke ekonomisine sağladıkları büyük katma değer mi önemlidir? İmal ettikleri ürünlerin kalitesi, kapasiteleri ve fabrikadan çıktıktan sonra yaratmaya devam ettikleri ekstra katma değerler mi önemlidir? Yoksa iyi yetişmiş gençlere sağladıkları iş imkanları mı? Bence bunların hepsindan daha önemli bir "şey" var. 1600 dönüm üzerine oturan muazzam teknolojik yatırımın, dünyadaki 80 civarındaki Ford fabrikaları içinde ilk sırada yer almasından bile daha önemli bir "şey" var sanki bu işte... Sanayicilerin belki de hiç akıllarına getirmedikleri ama işlerini "doğru" yapmakla, dolaylı olarak sağladıkları bir şey bu: Ülkenin ve toplumun "kaderini" değiştirmek! Tarih, sebepsiz yere burjuva devrimlerinden bahsetmiyor!.. Mesut Yılmaz zamanında büyük tartışma yaratan "arazi tahsisi" sürecinde, Ford vazgeçseydi, Koç topluluğu yılsaydı ve bu fabrika Romanya'ya kurulsaydı... Ne kaybedecektik? Birkaç on bin kişilik istihdam, bir miktar vergi geliri, bir miktar katma değer falan kaybedecektik. Çökecek miydik? Hayır!.. Ölecek miydik? Hayır... Fakat asıl kaybımız şu olacaktı: Türkiye'de, bir defa daha, "eski", "yeni"ye galebe çalmış olacaktı. Durağanlık, tutuculuk, cesaretsizlik ve statüko, dinamizme üstün gelecekti. Evrilme, serpilip gelişme, dünyayla bütünleşme konsepti bir miktar daha ileriye ertelenecek, yaratacağı zincirleme etki, ülkenin kaderini olumsuzlayacaktı. Fabrikanın ürün geliştirme merkezindeki, dev kamyonun direksiyonunu oturduğumda, yıllarca karayollarında gördüğümüz eski kamyonları anımsadım. Bir de bu yeni kamyona baktım. Tevazuya gerek yok, zamanında o arazinin tahsis edilmesinin doğru olduğunu yazmış olmaktan kendimle gurur duydum. Senin de bu çorbada tuzun var, dedim. Son olarak şunu söyleyim: İnsanın canı kamyon almak ister mi, sırf binip gezmek için? Vallahi benim canım çekti... O kadar güzel yapmışlar. Böyle bir fabrikayı düşünüp, planlayıp, kurmaktan daha büyük bir "devrimcilik" tasarlayamıyorum. Aslında durum değişmedi. Burjuvalar eskiden de devrimciydi. Sadece biz bunu yeni yeni anlıyoruz.
|