|
|
|
|
|
Adım içeride Bayhan değil
|
|
Göbek adı "sevgili" anlamına gelen Bayhan Gürhan cezaevindeki günlerini anlattı
"Cezaevinde ortama ayak uydurmak zorundasınızdır. Orada en önemli iş yemek yapmaktır. Kime dışarıdan iyi malzeme gelirse o yemek yapardı."
TEK ZİYARETÇİM BABAANNEMDİ "GÜZEL patlıcan kızartma yapardım. Çünkü bana pek malzeme gelmezdi. Beni ziyaret eden tek kişi babaannemdi."
*** Aynanın karşısında kendimi yargıladım
23 yaşındaki Popstar finalisti Bayhan Gürhan "Amcaoğlumu öldürdükten sonra çok büyük psikolojik sorunlar yaşadım, yemek yemeyi bile unuttum" diyor.
BAYHAN ile röportajın dün yayınlanan bölümünde hayatının Adana- Almanya bölümünü konuşmuştuk. Bugün ise kimsesiz çocuklar yurdunda yaşadıkları, Alman bir ailenin kendisini evlat edinişi ve babasının ikinci kez onu terk edişini okuyacaksınız.
* Almanya'da kaç yıl okudun? Almanya'da Heim denilen, kimsesiz çocukların bakıldığı yerler var. Ailede kopukluk oldu ve devlet bizi Heim'e yerleştirdi.
* Niye? Sizin bir babanız var, kimsesiz değilsiniz ki... Üvey annem de vardı. Belki aralarında düzenli yaşam meydana gelmemiştir ki, ayrıldılar. Beni ve ablamı üniformalı iri yapılı bir adam gelip götürdü. Üvey annemle babam ayrılmıştı, babam da işsizdi.
* Kim söyledi size kimsesiz çocukların bakıldığı yere gideceğinizi, baban mı? Yok babam ortalıkta yoktu bir süredir. Biz evde yalnız kalıyorduk.
* Nasıl? Ablamla ben yalnız yaşıyorduk. Ben hastaneden çıktığımda babam gitmişti. İşsizdi herhalde ve zor dönemler yaşıyordu.
Ne yediniz, ne içtiniz peki? Sen 7, ablan 11 yaşında. Zorluklar içindeydik. Kısmette ne varsa onu yedik.
* Almanya'da iki çocuk, aç bilaç, bir evde yalnızsınız. İnsan hırsızlık bile yapar yemek bulmak için. O dönem değişik bir yaşam dönemiydi. Bazen komşularımız yardım ediyordu.
* Bir gün üniformalı polisler gelip sizi Heim'a götürdüler. Peki sonra? Heim'da nelere yaşadın? Bambaşka bir dünya. Orada rahipler, rahibeler vardı. Kilise, okul, eğlence yeri, havuz vardı ama dışarı çıkamıyorduk. Başka Türk çocuklar da vardı. Hayatımız çok disiplinliydi. Kalkışımız, yatışımız düzenli ve dakikası dakikasınaydı. Zaman zaman kiliseye bile giderdim. Kulağım iyi olduğu için genelde flüt çalardım.
* Diğer çocuklarla aran nasıldı? Orada değişik insanlar vardı. İtalyan çocuklar vardı. Türk çocuklar da vardı. Başımızda sürekli bir rahibe vardı. O beni iyi terbiye etmiştir. Kalkışımız yatışımız her şey çok düzenliydi.
* Dini bir eğitim veriyorlar mıydı? Kilisede ben bilmediğim için ortama ayak uydurmaya çalışırdım. Bir eğlence gibi geliyordu. O zamana kadar Müslümanlık kavramı ailemde az çok telaffuz ediliyordu ama dinin ne olduğunu pek bilmiyordum.
* Baban sizi bırakıp gidiyor, polisler gelip sizi bir yurda götürüyor. Geceleri çok ağladınız mı ablanla? İsyan ettiniz mi? Çok ağladım. Ağlamalarımın haddi hesabı yok. Çocuk ağlamaz mı? İnsanın hayatında anne babasından önemli bir şeyi yoktur. Sadece bir evlat annesinin ve babasının verdiği şefkat ve elektrikle büyüyebilir.
* Dini inancın o yaşta pek yoktu ya peki Allah inancı? Çok inanır güvenirim. Anne babadan başka bir de Allah vardır zaten. Çocukluğumu istediğim gibi yaşayamadım. Görmek istediklerimi göremedim. İstediklerimi hayata bana değişik yönlerden öğretti.
* Daha sonra bir Alman aile sizi evlat edindi değil mi? Evet. Aslında biz gitmek istemiyorduk, orada kalmak istiyorduk, çok mutluyduk. Alman aile dans eden atlar yetiştiriyordu. Durumları çok iyiydi. * Dans eden at ne demek? Hani İngiliz atları vardır ya törenlerde dans derler, ondan. Hani madalyon falan alırlar.
* Alman anne ve babanın isimleri neydi? Hatırlamıyorum.
* Nasıl hatırlamıyorsun? Senin soyadın da değişmedi mi? Soyadım değişmedi, Gürhan olarak kaldı. Bir yıl sonra babam geldi bizi almaya kalktı. Mahkeme oldu. Mahkeme babamla göz göze geldik, ben babamı sevdiğimi söyledim.
* Peki sen babanla gitmek istiyor muydun? Aslında keyfim rahattı, ortam iyiydi, okula gidiyordum. Hatta futbol takımındaydım. Kupa maçlarına bile katılıyorduk.
* Baban sizi geri aldıktan sonra Niye bizi bırakıp gittin?" diye sormadın mı? Yok sormadım. Hiçbir evlada anne-babasını yargılamak düşmez.
* Baban seni aldı getirdi Türkiye'ye ve babaannenin yanına bıraktı ve tekrar çekip gitti. Ablan o sırada Almanya'da okuyordu. Evet. Babam Almanya'ya geri döndü. Sonra ben ablamı bir trafik kazasında kaybettim. Cenazesini gönderdiler. Ablam evlenmek üzereydi, o yüzden gelinlikle gömdüler onu. Çok içim yandı. Küçüklüğümde çocuk aklımla, gereken kardeşliği gösteremedim ben ablama.
* Hayatın gerçekten de bol acılı, arabesk bir film gibi. Sonra amcaoğlunun ölümüne sebep oldun. Çok anlattın ama kısaca nedir o hikaye? Amcam beni o konuda affetti, amcamın eşi affetmedi. Konuşulacak fazla bir şey yok.
* Nasıl yok? Yediğin içtiğin ayrı gitmeyen amcaoğlunu öldürüyorsun ve konuşacak bir şey yok mu yani? 17-18 yaşımdaydım.
* Sinirli bir yapın mı var? Şu anda sinirli gözüküyor muyum?
* Ben de şu anda sinirli gözükmüyorum ama belki de sinirliyim. Şu anda gözüküp gözükmediğin meselesi değil ki. Ben her zaman olduğum gibiyim. Hiçbir insan durup dururken sinirlenmez. Mutlaka her insanın bu konuda zaafı vardır. Ben çok genç yaşta bir şeyleri yaşadığım için sinir duyguları bende frenlenmiştir.
* Popstar'daki arkadaşların öyle demiyorlar ama. Evren ve Selçuk senin çok sinirli ve saldırgan olduğunu söylediler. Onların benim gözümün içine bakarak söylemesi lazım bunları. O anki elenmelerinin üzüntüsüne veriyorum bu konuşmaları.
* Amcaoğlunu öldürdükten sonra ilk kim sana, yüzüne karşı "Sen katilsin!" dedi? Ne hissettin o anda? "Ne yaptım ben?" diye düşündün mü? İlk o lafı gazetede okudum. Kendi kendimi yargıladım. Aynanın karşısına geçip, şu hataların var senin dedim. Kendi kendime dürüst oldum, kendimi yargıladım zaten.
|
|
|
|
|
|
|
|
|