|
|
|
|
|
|
Doğaçlama yapmazsam sıkılırım'
Oyun başlamadan önce kuliste tatlı bir heyecan var; eğlenceli ortam sahneyi aratmıyor. Yılmaz Erdoğan, üzerinde eski püskü eşofmanı ve plaj terlikleriyle sahnedeki yerini almaya hazırlanıyor: "Bizim mesleğimiz hikaye uydurma sanatı değildir. Hayatın içindeki hikayeleri bulmaktır. Hayat bittiği zaman, benim hikayelerim biter" diyor. Hilmi Duran karakterinin tanrıyla konuşması durumuna şöyle açıklık getiriyor: "Oyunda, 'aklına gelen her şey tanrının sesidir' deniliyor. Tanrı bana söyledi 'konuşalım' diye, ben de konuşanı yazdım. Konuşan aslında benim, aslında Hilmi." İlk kez kötü bir karakteri oynayan Erdoğan, oyun boyunca zaman zaman doğaçlama da yapıyor. Erdoğan, oyunun 150'inci sahnelenişinin ardından komedi şova dönüştüğünü belirtiyor: "Ben her gece başka oynarım. Sıkılıyorum çünkü. Doğaçlama yapıyorum. Ama zaten bütün bu yazdıklarım benim doğaçlamalarım. Doğaçlamayı metnin söylemek istediği dengeyi bozmadan yapıyorum. Çünkü tehlikeli bir şeydir."
TÜRKİYE'DE 1 MİLYON ÇOK ZOR BİR RAKAM Erdoğan, "Bana Bir Şeyhler Oluyor" oyununun yeterince eleştirilmediğini düşünüyor. "Tiyatro az olunca eleştireni de az oluyor" diyerek ekliyor: "Türkiye'de çok şaşırtıcı bir şey var. 70 milyona göre seyirci rekorumuz bir milyon. Türkiye'de bir milyon çok zor bir rakam. Bir milyon bilet demek. Anlaşılmayan şey, diğerleri nerede yatıp uyuyor? Türkiye'de bu çok acıklı bir şey. Ama hala Meclis'te 'Tuluat yapıyorsun burayı tiyatroya çeviriyorsun' diyen cahiller var. İnsan tiyatro kavramını böyle kullanır mı? Tuluat yapmak kolay bir şey değildir. Varsa orada tuluat yapan, orada durmasın buraya gelsin, biz dünyanın parasını kazandırırız ona." Erdoğan, şu an 45 dosya üzerinde çalıştığını belirtiyor ama ser veriyor sır vermiyor: "Üzerinde çalıştığım tek kişilik bir oyun var. Bu yaz bir tane daha yazacağım. Çile bitmiyor! Yazmadığım zaman ne yazacağımı düşünüyorum. Gideyim 10 gün bir şey düşünmeyeyim diyorum, ama boş duramıyorum."
|
|
|
|
|
|
|
|
|