|
|
Yanağında bir beni mutlaka olsun!
Sırtımın alt kısmında, büyükçe bir ben vardı kendimi bildim bileli. Lüzumsuz bir şey. Gâvurda 'beauty mark' derler benli insanlara teselli armağanı olsun diye. Yani 'güzellik işareti'. Benim belimdeki hiç öyle güzel müzel değildi işte. Yıllar geçtikçe de büyüdü mü ne... Aldırayım gitsin dedim. Bu arada mesaj verelim, benlerinizi kontrol ettirin arkadaşlar, ne olur ne olmaz, güneş eski güneş değil. Her neyse... İşte o andan itibaren insan estetik ameliyat işinin ne tür bir illet olduğunu kavramaya başlıyor. Bir kere kestiren bir daha iflah olmuyor ya. Burun ameliyatını botoks izliyor, dudağa silikon, sonra kaş asma, iş çığırından çıkıyor... (Gizlilik de önemli tabii. Herkes Zeynep Özal değil ki, aslan gibi çıkıp "Şunu şunu yaptırdım, alın bir de fotoğrafım" diye açıklasın.) Ben de başladım hemen: "Aldırmışken şu sırtımda, kolumun kenarındaki ufak olanı da aldırsam mı" falan derken, iş geldi burnumun üzerindeki bene kadar dayandı. Dikkatli seyirciler bilecektir. Burnumun sol kanadında, tam hızma olması gereken yerde bir ben var. Hayatımda beni hiç rahatsız etmemiş, hatta sağolsun, sevenler tarafından "Ne güzel, hızma gibi, çok egzotik" şeklinde nitelendirilmiş. Egzotik megzotik olduğuna inanmasam da, Cindy Crawford'ın beni muamelesini yemesem de, barış içinde yaşadığım bir parçam olmuştur... Ta ki televizyon işine girene kadar. Bu gösteri dünyası insanı paralar! Herhangi bir işte çalışırken, fiziğinizle ilgili alacağınız en açık yorum: "Sana pantolon, etekten daha çok yakışıyor" türü bir üstü kapalı "Bacakların çarpık kardeş!" imasıdır. Televizyon dünyasındaysa yapımcılar, yönetmenler, makyözler açık konuşurlar: "Bu işi yapmak için en az beş kilo vereceksin, saçına bir şey yaptır böyle olmaz, kaşlar da berbat!" falan gibi.
EGZOTİK SEVMİYORUZ Bana böyle bir yorum gelmedi açıkçası. Ama kendimi televizyonda görüp: "Yahu şu beni aldırsak mı? Örtücü masrafından da kurtuluruz! Eeheheh" dediğim bir gün, ekibimden "Valla bir şey kaybetmezsin!" şeklinde çatlak sesler çıkınca, 'acaba mı' dedim! Muhtelif çap ve ebatlardaki benlerimden kurtulmak için, ünlü estetik cerrah Osman Oymak'ın kapısını çaldım. Oymak, normal şartlarda ben almak falan gibi uyduruk işlerle uğraşmıyor. Genellikle kapıdan girenler, doktorun müdahalelerinden sonra, iyi manada, tanınmaz halde çıkıyorlar. Ancak benim özel bir durumum var: Osman Oymak beni 4 yaşımdan beri tanıyor, çünkü ağabeyimin yakın arkadaşı. Onlar Tıp Fakültesi'nde okurken, birlikte ders çalıştıkları dönemde kendilerini çok rahatsız etmişliğim, mikroskop altında inceledikleri preparatlara "O ne? Bu ne?" şeklinde çok atlamışlığım vardır. Hatta birkaç sene önce, kazık kadar halimle, kendisine, kalabalık bir ortamda ağız alışkanlığı "Osman Ağabey" diye hitap ettiğim için, o belimdeki beni alıp alnıma dikmek istiyor da olabilir. Ama Hipokrat Yemini var, dolayısıyle güvendeyim. Bir estetik cerrahı ziyaret edip, aynı anda, iyi kötü ünlü biri olmanın en rahatsız edici tarafı: Size bakıp oraya ne için geldiğinizi tahmin etmeye çalışan diğer hastalar. Ameliyathaneye giderken de mecburiymiş, o ameliyat geceliklerini, kağıt terlikleri falan giyiyorsun. Ben o kağıt gecelikle dolaştıkça, herkes merakla bana bakıyor. E ben de olsam ben de bakarım. "Yok kardeşim, öyle estetik ameliyat değil, 'ben' aldıracağım sadece" desem, kim inanır o halimle? Operasyon başarıyla gerçekleşti. Bu esnada burnumdaki benin alınmasından da oy birliğiyle vazgeçtik. Bir süre hafif iz kalırmış, zaten gerek de yokmuş. Tabii yahu, egzotik egzotik! Bu televizyoncular ne anlar! Bir hafta sonra Oymak'ın ofisindeyim. Bekleme odası çok eğlenceli. Herkes birbirini kesiyor. Yüzümde herhangi bir ameliyattan iz olmadığı için, en çok merak edilen benim. Çok mu başarılı bir ameliyat acaba? Yoksa vücuttan yağ aldırma falan mı?
KEMİK EKLETTİM, ŞİMDİ MODA! Bir an hanımlarla sohbet açıp azıcık havamı bulsam mı diye düşünüyorum. "Benimki burun ameliyatı ama silikondan kemik eklettim. Daha kişilikli oldu. Osmanlı burnu, çok moda. Egzotik olsun diye bir de ben koyduk" falan diye. Ama tanıdık doktor, ayıp olur. En sonunda hemşire gelip beklenen soruyu soruyor: "Sizin neydi?" "Operasyon geçirdim, kontrole geldim" diyorum, esrarengiz bir tavırla. Çıt çıkmıyor, herkes bana bakıyor. Hemşire de meraklı: "Nerenizden?" Bir es verip "Belimden" diyorum. Merak artıyor, hissediyorum. "Belinden? Belini mi inceltmiş? Traşlatmış mı acaba?!" Öyle bir ameliyat var mı, onu da bilmiyorum gerçi. Hemşire tekrarlıyor: "Belinizden?" "Bir ben vardı, onu aldırdım da" diyorum ve hayal kırıklığı içindeki bütün "artık güzel" hastaları ardımda bırakıp, dikişlerimi aldırtmak için odaya doğru yürüyorum. Bu ünlüler, hani kalçadan yağ emdirip, "Kist aldırdım" diyorlar ya. Ben eş dost üzülmesin diye, gerçekten kist aldırsam, "Kalçamdan yağ emdirdim, estetik ayol, ciddi bir şey değil" falan diye yalan söylerim. Ama insan yaşayınca anlıyor vallahi.
|