| |
Uğur Mumcu efsanesi
ARZU ETMEKLE BÜYÜK GAZETECİ OLUNMAZ
DÜN Abdi İpekçi efsanesini çözümlemeye çalışmıştım. Bugün de Uğur Mumcu'yu ele almak istiyorum. Ancak söyleyeceklerim bazılarını rahatsız edebilir. Bu sebeple önce şunu apaçık ifade edeyim: Uğur Mumcu esaslı bir gazeteciydi. Biz onun yazılarını okuyarak, tartışarak büyüdük. Nur içinde yatsın!
*** Günümüzde sadece birçok genç gazeteci Uğur Mumcu gibi olmak istemiyor... Okurlar da onun gibi gazeteciler istiyor. Peki böyle bir şey mümkün mü? Yani her zeki, çalışkan ve cesur gazeteci bir Uğur Mumcu olabilir mi? Uğur Mumcu'yu yaratan şartlara bakarsak bu soruya hayır cevabını vermemiz gerekir. Çünkü... Uğur Mumcu bir 'Ankara gazetecisi'ydi. Yani genel olarak siyasetin, özel olarak da devletin merkezi olan başkentte faaliyet gösteriyordu. Evet o usta bir gazeteciydi ama basınyayın bölümü mezunu değildi; hukuk okumuştu. Böylece elindeki bilgi ve belgeleri daha iyi değerlendirebiliyordu. 'Bilgi ve belge' dedik ya... Duralım ve soralım: Bilgi ve belge nerede bulunur? Bu soruya cevap verirken şunu bilmemiz gerekir: Türkiye'de şeffaflık yoktur. Bilgi ve belgeler devlette toplanır. Ancak bunlar gizlenir. Bürokrasi bilgiyi saklar. Hatırlayın: Milletvekillerinin dahi istedikleri bilgi ve belgelere ulaşamadıkları için yakındığı bir ülkede yaşıyoruz. Bu bilgiler herhangi bir gazeteciye hiç verilmez. Devlet içinde bazı senaryolar yazılır. Senaryoyu yazanlar aynı zamanda o senaryonun oyuncularıdır. Yani mevcut durumun bilgisi ve belgesi ile yapmak istediklerinin bilgisi belli güç odaklarının elindedir. O güç odakları senaryoyu uygularken bu bilgi ve belgelerin bir kısmını güvendikleri, çoğunlukla kendi fikir ve amaçlarını destekleyen gazetecilere verirler. Böylece kamuoyunu yönlendirmiş olurlar.
*** Bütün bunları alt alta yazarsanız şöyle bir sonuç çıkar: Ankaralı gazeteci Uğur Mumcu; eğitimi, çalışkanlığı, cesareti, zekâsı ve ideolojisiyle sözünü ettiğim güç odaklarının güvenini kazanmıştı. Böylece şeffaf olmayan, gizlenen bilgi ve belgelere ulaşabiliyordu. Daha doğrusu uygun görülenler ona iletiliyordu. O da kendi çabasıyla (örneğin mahkeme kayıtlarından) bunlara eklemeler yaparak yazıyordu.
*** Özetle... Örneğin İstanbul'da çalışan, liberal, iletişim fakültesi mezunu bir genç gazetecinin Uğur Mumcu olması hemen hemen imkânsızdır. Bu saptama o arkadaşın iyi gazeteci olmayacağı anlamına gelmez. Geçen gün Emin Çölaşan, "Bugün çok değil birkaç Uğur Mumcumuz daha olsaydı Türkiye bu halde olmazdı" diyordu. Ee, sen olsana o zaman! Ama bunun kendi arzusuyla değil, başkalarının talebiyle mümkün olduğunu Çölaşan da biliyor...
|