| |
|
|
Bir ben var, bende.. Benden içeru..
"Ben Sabah'tayım, Sabah bende değil"diye yazmıştım, geçen Cuma.. Yağmur olup yağdınız.. Mektup..Faks.. e- mail.. Telefon.. Gördüğünüz yerde koşarak, yüz yüze.. Bana hayatımın en güzel haftasını yaşattınız.. Hani "Artık ölsem gam yemem" dedikleri bu olmalı.. Yaşar Güngör, gazeteciliğe beraber başladığımız Kışlalı Ekibinin Yaşar'ı ben uyurken not bırakmış, telefonuma.. "Hayrullah Mahmut'un o yazısını bana yazmış olması için neler vermezdim diye.. Ağbim aradı.. "Hayrullah bu sabah beni ve Özay'ı ağlattı" diye.. Bu köşede beni öven yazı ve mektuplara yer vermedim hiç.. Yaşlandığıma verin isterseniz.. Ama şöyle de diyebilirsiniz.. Hayrullah yağmur olup yağan sizlerin dediklerinizin tümünü derlemiş, toplamıştı sanki.. Beni bugün yerimi Hayrullah'a bıraktığım için bağışlayın ne olur?..
*** Gençlere kendine güvenmeyi ve düşünmeyi öğreten Türk medyasının gerçek "star" Hıncal Uluç, geçen gün sütunundan gökyüzüne bir işaret fişeği fırlattı... Ve "Beni kovamıyorlar, ayrılmaya mı zorluyorlar" diye sevenlerine sordu!.. Oysa, bu soruya hiç gerek yoktu... Çünkü Hıncal, Türk medyasında 'Kandinsky'nin Tabloları' gibi bir konuma sahiptir!.. Neden mi?! Anlatayım: Geometrinin duygusallığıyla herkesi büyüleyen ünlü ressam Kandinsky, seçkin galerilerde sergilenen resimlerinin halka ulaşması düşünü kurmuş bir gün... Sanatının sadece seçkinleri değil, halkı da etkileyebileceğini düşlüyormuş... En güzel tablolarını toplamış ve götürüp bir fabrikanın yemekhanesine kendi elleriyle asmış!.. Sonra da resimlerinin işçileri nasıl etkilediğini görmek için günlerce yemekhaneye gitmiş... Bakmış ki bir şey olduğu yok!.. İşçiler yine eskisi gibi yemeklerini yiyip çekip gidiyorlarmış. Resimlere bakan bir tek işçiye rastlamamış... Tam umudunu yitirmeye başladığı sırada, yaşlı bir işçi yanına sokulmuş ve şunları söylemiş: 'Günlerdir seni izliyorum. Gelip yemek yiyenleri inceliyor ve resimlere bakıp bakmadıklarına dikkat ediyorsun. Doğru, kimse bakmıyor, ama hiç üzülme. Eğer resimlerin bir gün duvardan indirilirse, herkeste bir boşluk duygusu uyandıracaktır. Bugün burada bir şey eksik diyeceklerdir!' Hıncalın Yeri de öyle!.. O köşe yerinde durduğu sürece, belki kimseden ses çıkmayacaktır... Ama... O köşe kalkarsa, doğacak boşluğun, kimsenin şüphesi olmasın, hemen farkına varılacaktır!.. Çünkü Hıncal Uluç, Türk basınında hür, bağımsız ve bağlantısız bir konuma sahiptir!.. 'Hıncalın Yeri, Türk basınının no man's land'idir!.. Sadece okuyucuya ait olan, patronun dahi ayak basamadığı, sahiplenemediği sütunlardandır!.. Gazetesi dahil, tüm kurumlar üzerinde özgürce eleştiri hakkını kullanabildiği alandır orası... Hıncal da Türk medyasının bence tek ve gerçek ombudsmanıdır! Yalnız... Önemli gördüğüm bir hususun da altını çizmeden geçemeyeceğim... Kaç gündür, onca destek verdiği, köşesinde forse ettiği hangi genç kalem Uluç'u sahiplenecek diye bekliyorum... Hangisi 'Hıncalın Yeri, Türk basınının no mans landidir. Oraya kimse müdahale edemez, aklınızdan bile geçirmeyin diye iki satır yazı kaleme alacak diye izliyorum... Hangi internet sitesi kampanya açacak diye bakıyorum. Tek satır yok!.. Ne acı!.. Hıncalı hayattayken mezara koymaya kalkışan bir suskunluk!.. Ne utanç verici!.. Buradan tüm genç meslektaşlarıma ve genç yazar dostlarıma sesleniyorum: 'Bizler Hıncal Uluçun sayesinde bugün buradayız. Onun açtığı yolda ilerliyoruz!' Ben çok genç yaşımda Can Ataklı tarafından starın 'Başyazarı ilan edildiysem ve kimse tarafından yadırganmadıysam... Bu, gençlere güvenmeyi salık veren, onlara fırsat verilmesi için mücadele eden Hıncal Uluç'un sayesindedir... 'Hıncalın Yeri' Türkiyeye çok şey öğretti! En başta düşünmeyi!.. Kendine güvenmeyi!.. 'Yapacağım, yaptım, başaracağım, başardım' demeyi... Dahası, birbirimizi sevmeyi öğretti!.. En önemlisi birbirlerimizin fikirlerine katılmasak da, nefret etsek de saygı duymayı öğretti!.. Biliyorum şimdi bu satırları okuyunca, kardeşine Hıncal diye hitap ettiğim için Hocam Öcal Uluç kızacak!.. 'Kendinden büyüğüne nasıl böyle hitap edersin, nasıl Hıncal dersin' diye... Ama... Hıncal Uluç, bize hiç abi mesafesinde olmadı; hep arkadaş mesafesinde oldu! Akranımızmış gibi davrandı!.. Bu samimiyet de oradan geliyor!.. Belki köşesinin bu kadar çok okunmasının sebebi de budur!.. Bizden biri, içten ve samimi!.. Hangi yaşta olursanız olun, Hıncal akranınızmış gibi gelmedi mi size de!.. Belki... Bu satırlar önce okuyucusu, sonra genç bir meslektaşı olarak, Hıncal için uygularımı kaleme almakta geç kaldığım satırlar olarak değerlendirilebilir... Bu belki de geç kalmış bir teşekkür yazısıdır!.. Şimdi yeri geldi yazıyorum işte!.. İyi ki varsın Hıncal Uluç!.. İyi ki varsın Hıncal Usta!.. İyi ki varsın Hıncal!.. Ve... Hıncal Uluç unutmamalı ki, Kandinskynin tabloları gibi, onun köşesi de Türk Basınının duvarlarını süslüyor!.. Birisi o tabloyu ortadan kaldırırsa, hiç endişe etmesin, hemen farkına varılır!.. Çünkü sadece Sabahın değil, Türk Basınının da kaptanı!.. İyi ki varsın Hıncal!.. İyi ki varsın...
*** Sana ne diyebilirim Hayrullah!.. Ne diyebilirim ki..
|