| |
|
|
H.C. Güzel'in hazin sonu
ÖNCE şunu söyleyeyim: Ben eski bürokrat ve siyasetçi Hasan Celal Güzel'i uzaktan uzağa severim. İnandığı yolda yürümüş, entelektüel bir insandır. Güzel, Ilıcaklar'ın çıkardığı Tercüman gazetesinde dün çok uzun bir yazı yayınladı. Başlık: 'Nesebi Gayri Sahih Müzik' (Yazının bir kopyası 'www.haberx.com' sitesinde var). Hasan Celal Güzel özetle şöyle diyor: 1) Ben kaliteli müziği severim. Bunlar da 'Klasik Türk Müziği', 'Türk Halk Müziği', 'Klasik Batı Müziği'dir. Ayrıca Amerikan 'Caz Müziği' ile çeşitli ülkelerin halk müzikleri de benim için dinlemeye değerdir. 2) Bizdeki 'Arabesk', 'Pop', 'Fantezi', 'Özgün' gibi müzikler ise gürültüden ibarettir. Bu tür 'barsak ürünü seslerden' nefret ederim. Bu 'piç kültür'den hiçbir zaman hoşlanmadım. 3) Siyaset yaparken halka ters düşmemek için sesimi çıkarmadım. 4) Ama artık 'özgürüm.' Bazılarının nasıl bu yoz, bayağı, piç müzikleri dinleme hakkı varsa, benim de onlardan nefret etme hakkım var. İşte bunu apaçık söylüyorum: Oh! Rahatladım...
*** Ben de diyorum ki... 1) Hiçbir müzik türü diğerinden üstün değildir. Son derece kötü Klasik Batı Müziği parçaları olduğu gibi, son derece güzel Pop parçalar vardır. 2) Müzik toplumun aynası gibidir. Toplumda var olan farklı yaşam koşulları ve bunlara eşlik eden çeşitli duygular müzikte ifadesini bulur. Dolayısıyla çalınan, söylenen, üretilen, paylaşılan, satılan hiçbir müzik 'piç' değildir. 3) Mozart'ın ya da Dede Efendi'nin çağında da dandik besteciler vardı. Ama kötü besteciler unutulup gitti. Şimdi kalkıp Mozart'a ya da Dede Efendi'ye sığınarak diğer türlerde besteler yapanları aşağılamak saçmalığın dik alasıdır. 4) 'Beatles' grubu iyi bir örnektir: Dünün pop ya da rock parçaları bugün 'klasik' kabul edilebilir. Caz müziği ise ilk çıktığında "pis Zencilerin müziği" olarak görülmüştü.
***
Buraya kadar konu müzikti. Şimdi gelelim işin ideolojik-siyasi yönüne... H.C.Güzel ülkemizdeki 'elitist', 'jakoben', 'Batıcı', 'statükocu' kesimlerle yıllarca mücadele etti. Onların ite kaka hatta zorla modernleşmeci, anti-demokratik politikalarına karşı direndi. Bu uğurda sadece parasını, emeğini, vaktini harcamakla kalmadı, cezaevine dahi girdi. Ama şimdi bu yazısından öğreniyoruz ki... Meğer Hasan Celal Güzel'in kendisi de bir elitistmiş... Meğer tam da mücadele ettiği kesimler gibi 'cahil, zevksiz, hödük halka doğruyu göstermeyi' görev edinmiş... Meğer bu toplumu hiç mi hiç anlamamış; anlamaya da çalışmamış... Meğer o sadece bir hizip çatışması içindeymiş... Biz onu liberal ve demokrat sanıyorduk. Meğer mücadele ettiği kesimle aynı değerlere sahipmiş. Yani takıyye yapıyormuş! Hasan Celal Güzel işte asıl şimdi 'bitti.' Hazin bir son. Onu gramofonu ve taş plaklarıyla baş başa bırakalım.
|