14-31 EYLÜL 2003 tarihlerinde Karadeniz Turu satın aldık. Bize otobüsün saat 07.45'te İnönü Stadyumu önünden kalkacağı bildirilmişti. "Otobüs bizi almayı mı unuttu?" diye belirtilen saatte stadyumun çevresinde dört dönerken, açık gördüğümüz bir çay ocağındaki kişiye bilgisi olup olmadığını sorduk ve rehberimizle (!) tanıştık. Umursamaz bir şekilde çayını yudumluyor, bekleyenlerle ilgilenmiyordu bile. "Rehberimiz", daha ilk günden en az birkaç defa kendisine soru sormamamız gerektiğini vurguladı: "Bana soru sormayın", "Bana ırmak adlarını sormayın, bilmiyorum", "Soru soranlar liderlik kompleksi olanlardır" diye uyardı. Tur boyunca gezdiğimiz müzelerde "zaten bu önemli değil, şunlar fasarya, bunlar gereksiz" gibi yorumlarla, isteksiz anlatımları yetmiyormuş gibi kimi zaman rehberlik hizmetini henüz öğrenci olan tecrübesiz Sait'e bıraktı, hatta kimi yerlerde (Samsun'daki tarihi Bandırma Vapuru gibi) otobüsten inmeye tenezzül etmedi. Zaman zaman öyle ileri gitti ki, kendince bizleri cezalandırmak amacıyla, otobüste konuşmayıp bilgi aktarmadı, günün programından veya bir gün sonranın programından bahsetmeyip otelde kimsenin yüzüne bakmadı, kapris yaptı. Bu yazıyı ise, bu işsizlik ortamında o pozisyonda görevini hakkıyla yapacak, müşteriyi memnun edebilecek, istekli, inançlı, gerçek rehberler bulunacağına inandığım için yazıyorum. Kemal Serencioğlu, Bodrum