| |
|
|
Deniz Seki'nin bacak politikası
CUMA akşamı gazetede çalışıyorum. İstanbul'a geldiğinde uzun uzun Popstar yarışmasını tartıştığımız akademisyen bir arkadaşım Ankara'dan aradı: - Gördün mü bak yaptığını! - Ne olmuş? - Seyretmiyor musun? Deniz Seki bacaklarını örtüyor. Kafamı kaldırıp TV'ye baktım. Haklıydı. Seki'nin 'bacak politikası'na iki satırla değinmiştik ya... Arkadaşım o yazıyı kastediyordu. Halbuki ben kesinlikle "Deniz Seki bacaklarını göstermesin" dememiştim. İma dahi etmemiştim. İşaret ettiğim başka bir noktaydı. Şöyle... Espriyi duymuşsunuzdur: "Deniz Seki'nin bacakları adeta jürinin beşinci üyesi..." Bugünkü Günaydın ilavemizde de var: Ahmet San, "Bu yarışmadan kârlı çıkanların biri de Deniz Seki" demiş. Benim izlediğim kadarıyla Seki'nin 'bacak politikası' şöyle işledi... Kamera Seki'nin sol çaprazında duruyor. Seki sağ bacağını solunun üstüne attığında... Bu pozisyonda sağ bacağı, 5 bin metre koşucusunun erkeksi bacağını andırıyor. Kemik ve kastan ibaretmiş gibi duruyor. Işığın da etkisiyle bütün çekiciliğini yitiriyor. Yılların Deniz Seki'si buna izin verir mi? Sinevizyondan izleyip durumu anında fark ediyor. Hemen sol bacağını, sağın üstüne atıyor. Böylece, derin dekolteyle birlikte ortaya; atalarımızın 'mevzun' dediği, "biçimli, düzgün, oranlı, uyumlu" bacaklar çıkıyor. Burada olup biteni anlıyorum. Bir nokta hariç: Hitler bir kolunu havaya kaldırıp saatlerce Nazi selamı vererek askerlerini selamlardı. Görenler de merak ederdi: "Yahu bu adamın kolu yorulmuyor mu? Böyle durmayı iradeyle mi başarıyor, yoksa ceketinin içinde bir protez destek mi var?" Ben de soruyorum: Bir buçuk saat boyunca bir insan sol bacağı, sağının üstünde, kıpırdamadan nasıl durur? Karıncalanmıyor mu, ağrı girmiyor mu, uyuşmuyor mu? Bu ne irade, bu ne azim, bu ne dayanıklılık?
|