| |
|
|
Örnek bir okul
Kuştepe Mahellesi'nde bir okula gittik: Abdurrahman Köksaloğlu İlköyretim Okulu. Tertemiz. Badanası, boyası "yepyeni." Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül dedi ki: - Okul duvarını boyayacağımızı söyleyince, herkes yardıma koşuyor... Boya firmaları, boyaya para almıyor. Okul müdürü "size derslikleri göstereyim" dedi. ATO Başkanı Sinan Aygün'ün eşine döndük: - Hangi sınıfa girelim. Düşündü, düşündü ve "3-C" dedi. "Çat kapı" girdik. Müge Maslak öğretmen "insan hakları dersi" veriyormuş. Bizi görünce şaşırdı. "Lütfen" dedik: - Devam edin. Sonra bir başka sınıfa daha girdik. "1- A"ya. Orada ise "farklı bir ders" vardı. Çocuklar "iki, üç kelimeyi" bir araya getirip, cümle kuruyorlardı. Örneğin: "Evde bal var." "Yaşasın Cumhuriyet." "Cici bebek üşüdü." "Ömer kuş öttü mü?" "Atatürk seni çok severiz." "Uyan Ziya uyan." Semt "tuzu kuruların semti değil." Öğrencilerin "aileleri" ise... "Ortadirek... Dargelirli." Sinan Aygün'ün eşi kulağımıza eğildi: - Çocukların üstü, başı düzgün, tertemiz. Gerçekten de öyle. Kimsenin ayakkabısı "yırtık, pırtık" değil. Semt, fakir bir semt de olsa "öyle dizboyu yokluk, yoksulluktan" bahsetmek olanaksız.
***
"Okulun dışındaki çevreyle" ilgili biraz konuşunca gözledik ki... Nüfusun önemli bölümü" Anadolu'dan. Ve kimse de "geldiği yerle bağını koparmamış." Tarhanası, salçası, eriştesi, bulguru "köyünden, kasabasından geliyor." "Aile içi dayanışma... Hemşehriler arası yardımlaşma" en üst düzeyde. İnsanlar "fakirliği" biraz da böyle aşıyorlar.
***
Öğrencilerin "çantalarına" baktık. "Aynı marka, aynı model." "Sırt çantası." - Herkesin bu çantadan almasını okul mu istiyor? Öğretmen, öğrencilerin yanında cevap vermek istemedi. Ve Mustafa Sarıgül kulağımıza eğildi: - Çanta Belediye'nin hediyesi... Belediye bunun için harcama yapmıyor... Firmalar... Hayırseverler... Sağolsunlar.
|