| |
1 milyon 100 bin Euro neyin nesi?
Aşağıdaki problemi, dostlarınızla tartışın. Çözmeye uğraşın, tanıdığınız en bilgili, en akıllı insanlara sorun. Bakalım çözebilecek misiniz? Okurlar arasında benden çok daha akıllı insanların bulunması, istatistiksel olarak mümkündür. Ben çözemediğimi itiraf ediyorum. Paylaşıyorum. Türkiye Kıbrıs'a çıktı. Türkler'e yönelen saldırılara son verdi. Askeri gücünü yerleştirdi. Kuzey'de bir "devlet" kurdu. Aradan yıllar geçti. Kurulan devleti, Türkiye'den başka hiç kimse tanımadı. Kıbrıs Rum kesiminde oturan Loizidu isimli bir kadın, tuttu, AİHM'de bir dava açtı. Dedi ki, "Türk tarafında kalan evim işgal edildi. Bu hukuka aykırıdır. Hem tazminat hem de evimin iadesini talep ediyorum." Aradaki fasılalar detaydır. Sonuçta AİHM, davacı kadının "haklı" olduğuna karar verdi. 1 milyon 100 bir euro tazminat ödenmesine ve evinin de iadesine hükmetti. Sırada 2000'e yakın Rum dava açmak için bekliyor. Türkiye, çeşitli "çekince"ler koyarak bu kararı kabul etti ve parayı ödedi. Şimdi problemi soruyorum: Hukukta, "tazminat" nedir? Tazminat, bir "haksızlık" neticesinde, mahkemeler tarafından haksızlığı yapana yüklenen bir cezadır. Türkiye, tazminat cezasını kabul ettiğine göre, "haksızlık yaptığını" da kabul etmiş sayılabilir mi? Bu davada tazminatı ödeyecek olan taraf aslında KKTC mi olmalıydı yoksa Türkiye mi? KKTC, Türkiye'nin, yarattığı külfet ve cezalarını ödemekle yükümlü bir uydusu mudur? Siyasette "uydu devlet" kabul edilebilirse de, hukukta "uydu devlet" kabul edilebilir mi? Daha bitmedi. Savaşta "savaş hukuku" yürürlüktedir, barışta ise barış hukuku... Savaş hukuku ile ele geçirilen bir gayrimenkulün, ele geçirilmesi ve iadesi şimdi "barış hukuku" ile hükme bağlandığına göre, Kıbrıs'ta devam eden "hal" nedir? Savaş hali midir, barış hali midir? Savaş hali ise, "barış hukuku" nasıl geçerli olmaktadır? Barış hali ise, savaşı "hukuken" sonlandıracak "barış anlaşması" nerededir? Daha bitmedi. Türkiye, bağımsız bir ülke olarak, AİHM'nin kararlarına niçin uymaktadır veya niçin kendini bu kararlara uymak zorunda hissetmektedir? AİHM, Avrupa Birliği'nin en yüksek karar (hukuksal) organıdır. Peki, Türkiye AB üyesi midir ki bu kararlara riayet etmektedir? Türkiye, Avrupa Konseyi'ne yılda 6.5 milyon euro "aidat" ödemektedir. Bu aidat neyin nesidir? Bir ülkenin Avrupa Birliği üyesi olmayı kabul etmesi, evvelemirde, "iç hukuku"nun üzerinde bir "dış hukuku" yani AB Hukuku'nu kabul etmesini gerektiriyor. Demek ki, Türkiye AİHM kararlarına riayet etmekle, AB üyesi gibi davranmaktadır. Tıpkı Gümrük Birliği'ni kabul ettiği ve uyum yasalarını çıkarıp sürdürdüğü gibi. Bütün bunları "sorun" olarak değil, problemin "parametreleri" olarak söylüyorum. Haksızlığı ve tazminat cezasını kabul etmek, Konsey'e aidat ödemek, Gümrük Birliği ve uyum yasalarını uygulamak... Bir yandan da Kıbrıs'ta devam eden "halin" ne olduğunu bilememek veya kabul etmemek... Bu problemin ortaya koyduğu en önemli soru şu: Egemen Türkiye, siyasi stratejik tercihi sebebiyle kendi "iç hukukunu", giderek bir "dış hukukun" emredici gücüne bağlamaya çabalarken, Ada'daki varoluşunu ve KKTC'yi bu "dış hukuka" bağlamaya ne kadar hazırdır ve böyle bir planı var mıdır? Problemi çözüp, cevabı bulabiliyor musunuz?
|