| |
|
|
Aynı gün, iki ayrı nikâh ve beklentiler!
Refik Halit Karay'ın, çocuk yaşlarımda okuduğum bir romanı vardı. Romanda, komşu iki konağın gençleri olan kız ve delikanlı, birbirlerine aşıktırlar. Ama aileleri onları, görücü usulü ile, başkalarına verir. Sonra aradan yıllar geçer. İkisi de, yaşlanmaktan öteye ihtiyarlamışlardır. Karşılaşırlar... O sırada, birbirlerine aşık oldukları zaman sevip dinledikleri bir şarkı çalınmaktadır radyoda. Gençlikleri, aşkları, heyecanları gitmiş, kalmamıştır. Ama o şarkı, hala eskisi kadar güzeldir. Bizim toplumsal hayatımız da böyle değil mi? Tanzimat'ta da, Meşrutiyet'te de, Cumhuriyet'te ve Demokrasi'de de, hep "Beyaz Sayfalar" açtığımızı ümit ettik. Barış, kardeşlik, uzlaşma, hoşgörü gibi olguların eşliğinde, gelişmişlik, hukukun üstünlüğü ve istikrarlı bir ortam gelecekti. Ama yıl 2003... Hala beklentiler gerçek olamadı. Türkiye hala "Geleceğin yıldız ülkesi" konumunda.. Bir çeşit Deniz Baykallaştı sosyo-politik yaşamımız... Hep "genç ve ümit vaad eden politikacı" olarak, siyasette neredeyse yarım yüzyıl geçirilir mi? Ve hep o şarkı çalmıyor mu? Düğünlere ve derneklere bile yansımıyor mu bırakamadığımız "ötekiler" sendromlarımız.. Önceki gün iki düğün vardı. İki genç çift, geleceğe ümit ve mutluluk yelkeni açtılar. Birinci çiftin erkeği, Genelkurmay Başkanı Org. Hilmi Özkök'ün oğlu, inşaat mühendisi Çağlar Özkök'tü. Berrak Aydın'la Çağlar Özkök'ün nikah törenleri, Ankara Orduevi'nde kıyıldı. Cumhurbaşkanı Sezer, damadın şahidiydi. Düğündeki Bakan davetli, sadece M. Savunma Bakanı Vecdi Gönül'dü. İkinci nikah İstanbul'daydı. Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin'in oğlu avukat Cem Şahin, Esra Denli ile evlendi. Şahitler, Başbakan Erdoğan, TBMM Başkanı Arınç, Dışişleri Bakanı Gül ve Adalet Bakanı Çiçek'ti. Ben devlet ve siyaset katında yönetimde olsam ve her gün birbirleri ile temasta bulunan bir konumda bulunsam, bu düğünleri aynı güne koymazdım. Org. Özkök'ün evladı evlenirken, tüm siyaset dünyası da orada bulunsaydı ve Mehmet Ali Şahin'in oğlunun nikahında da, hem Cumhurbaşkanı, hem Genelkurmay Başkanı orada olsaydı, daha hoş olmaz mıydı? Ama olmuyor işte. Cumhurbaşkanı Sezer, Tayyip Erdoğan'ın oğlunun nikahında, törenin yapıldığı binanın önünden geçip, gitmemiş miydi? Bakarsınız devlet ve siyaset arasındaki sanal zannedilen gerçek duvarlar, bir gün yıkılır.. Ve o şarkı, daha güzel söylenir.
|