|
|
Gösteriş dönemin 'out'
Devir değişti. Lüks tüketimden kaçış tamamen bitmese de gösterişin yerini mütevazılık alıyor... Artık harcamalar göstere göstere yapılmıyor. Boyner, sokakta paketlerle dolaşma döneminin bittiğini söyleyerek; Erdoğan gösterişli iftar sofralarını eleştirerek yeni dönemin startını verdi
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın lüks iftar sofralarını eleştiren açıklamasıyla birlikte Türkiye'deki lüks tüketim çılgınlığı yeniden gündeme geldi. Son yılların en ağır ekonomik krizini yaşayan Türkiye'de insanların önemli bir bölümü açlık sınırında yaşamaya çalışırken, krizin giderek zenginleştirdiği bir kesimin milyarlarca lirayı çeşitli zevkler uğruna harcaması eleştirilerin odak noktasında yer aldı.
Oluşan yoğun tepkiler sonrasında lüks tüketimden kaçış başladı; evet henüz tam anlamıyla değil belki ama harcamalar gözden uzak yapılmaya çalışılıyor artık. Bu durumu en çarpıcı şekilde özetleyen ise Beymen'in patronu Cem Boyner'in bir toplantı sırasında söylediği cümleydi. Boyner'in "Kriz nedeniyle ortaya çıkan bir trend var. İnsanlar bizden alışveriş yapıyor ama ellerinde paketlerle dolaşmak istemiyorlar. Bu nedenle ev ve ofislere servisimiz arttı" şeklindeki sözleri lüks tüketime yönelen insanların toplumsal tepkilerden çekindiğini ortaya koyuyor.
ETİKETLERİ SAKLIYORUZ
Aynı çekingenliği ve endişeyi marka ve pahalı giysilerle günlük yaşama katılanlarda da görmek mümkün. 21 yaşındaki Merve Topuz, üzerindeki giysilerin markasından ve pahalılığından ötürü sokaklarda dolaşırken kapkaççılardan ve gaspçılardan korktuğunu ifade ediyor.
Benzer bir giyim alışkanlığına sahip olan Hülya Kamber ise "Pahalı elbiselerimi daha çok gece özel davetlere giderken giyiyorum. Gündüz daha sıradan giyiniyorum" diyerek lüks tüketimlerini gizlemeye çalıştığını ortaya koyuyor. Gerek lüks tüketime karşı gelişen tepkiler gerekse döviz fiyatlarının yükselmesine yol açan ekonomik kriz, en azından bu alanda bir gerilemenin yaşanmasına neden olmuşa benziyor.
BİR NEBZE MÜTEVAZILIK
Dış Ticaret Müsteşarlığı'nın verilerine göre 2000 yılında 7.2 milyar dolar olan tüketim malları ithalatı 2001'de 4 milyar, 2002'de de 5 milyar dolar olarak gerçekleşti. 2003 yılında ise Ocak-Ağustos arası toplam tüketim malları ithalatı 4.5 milyar dolara yaklaştı. Oysa bir önceki yıl aynı dönemde bu rakam 3 milyar dolar civarındaydı.
Rakamlara bakıldığında bir önceki yıla göre Türkiye'nin neredeyse iki katı hızla tüketim malı ithalatı yaptığı ortaya çıkıyor. Ancak yine rakamlar Ocak-Ağustos döneminde tüketim malları ithalatının toplam ithalat içindeki oranının yüzde 9.9 olduğunu söylüyor. Oysa 2000 yılında bu oran yüzde 12.8 düzeyindeydi. Sebep ne olursa olsun rakamlar en azından daha çok lüks mallardan oluşan tüketim malı ithalatında bir nebze de olsa "mütevazılık" olduğunu anlatıyor.
ÇOK MU TÜKETİYORUZ?
Tüketim alışkanlıkları konulu araştırmalarıyla tanınan Bilkent Üniversitesi İşletme Fakültesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Özlem Sandıkçı, Türkiye'de tüketim çılgınlığından söz edilemeyeceğini belirtiyor. Batılı ülkelerle karşılaştırıldığında Türkiye'de tüketimin pek çok ürün kategorisinde çok çok düşük olduğunu vurgulayan Sandıkçı "Bu anlamda ülke genelinde çok tüketiyoruz demek mümkün değil ancak belli grupların aşırı tüketiminden bahsedilebilir" diyor. Bu grupların lüks tüketime yönelmelerinin nedenleri üzerinde duran Sandıkçı şunları söylüyor
"Türk toplumu Akdeniz toplumudur. Akdeniz toplumunda markalar, giysiler, sahip olunan objeler o kişinin statüsü ve gücü hakkında mesajlar verir. İkinci bir konu da geçmiş dönemde yaşanan ani zenginleşmeler... Bir takım gruplar ani zenginleşmeyle beraber finansal sermayeye sahip oldular ama bunun yanında kültürel bir sermaye sahibi olamadılar. Bu nedenle bu paranın kanalize olduğu objeler daha çok sosyal statüyü vurgulamaya yönelik oldu."
BAZI İSLAMİ VE ENTELEKTÜEL ÇEVRELER DİKKAT EDİYOR
Toplum eleştirince bilinçlenme başladı
2001'de yaşanan ekonomik kriz özellikle alt ve orta gelir grubunu etkiledi. Üst gelir grubu da psikolojik olarak bu durumdan nasibini aldı
Yaşanan ekonomik kriz 2001 yılında toplumun hemen her kesiminde kendini hissettirdi. Hatta tüketim kalıplarında yeni eğilimlerin ortaya çıkmasına neden oldu. Örneğin büyük marketler kendi markalarıyla ucuz ürünler satmaya başladılar. Perakendecilik araştırmalarıyla tanınan Plat Derneği Başkanı Fahrettin Yavuz dünyada geçmişi 20 yıl öncesine kadar uzanan ve "private lebel" olarak adlandırılan bu sistemin krizle beraber Türkiye'de de hayat bulduğunu söylüyor.
Tanınmış markalar üzerinde yüksek tanıtım maliyetleri bulunduğunu kaydeden Yavuz "Marketler kendi isimlerini verdikleri ürünleri tanıtım maliyetleri olmadığı için daha ucuza satıyorlar. Markalı ürüne göre neredeyse üçte biri oranında fark oluşuyor" diyor.
BAZI GRUPLAR DÜŞÜNCELİ
Düşük ve orta gelir gruplarında meydana gelen bu değişime karşın markalı ya da lüks ürünler konusunda benzer eğilimler yaşandığını söylemek mümkün değil. Kriz döneminin sadece psikolojik etkisi olduğunu söyleyen 'Max Mara' Marka Sorumlusu Meltem Arıcan müşterilerinin krizden en az etkilenen kesim olduğunu ifade ediyor. Bu nedenle satışlarda ciddi bir gerileme olmadığını vurgulayan Arıcan "Aşağı yukarı kriz öncesine göre aynı satış rakamları söz konusu. Alışkanlıklar devam ediyor" diyor.
2003 yılında satış rakamlarında gözle görülür artışlar yaşandığını belirten Donna Karan New York yöneticilerinden Haluk Faik Aşkın ise ciroların kriz öncesine göre yüzde 15-20 oranında düşük seyrettiğini ifade etti "Eskisi kadar çok alınmıyor. Daha az parçayla yetiniliyor. Bu krizle ilgili; gelirler düştü. İnsanlar 'bütün paramı harcamayayım' diye düşünüyor. Tabii ki devletin çıkarmış olduğu bu son Özel Tüketim Vergisi de çok etkiledi insanları..."
ALTAN: TENEZZÜL KALKTI
Aşırı tüketime yönelik bu davranışların toplum tarafından eleştirilmeye başlanmasıyla birlikte biraz olsun bilinçlenme yaşandığını Yrd. Doç. Dr. Sandıkçı da ifade ediyor "Yaptığımız araştırmalarda ortaya çıkan sonuçlar var. Buna göre örneğin İslami kesimde farklı gruplara baktığımızda bir takım grupların biraz daha düşünceli, daha az gösterişe yönelik tüketim eğilimleri var. Hepsi değil ama böyle davranan gruplar var. Keza daha entelektüel olan bir kesimde de gösterişten uzak daha bilinçli bir tüketime yöneliş var. Bunda yaşanan krizlerin etkisi büyük oldu. Bu krizler bu şekilde devam edemeyeceğini ortaya koydu. Yavaş yavaş bir değişim var ama bu çok da birden ortaya çıkabilecek bir şey değil."
Türkiye'de zenginliği sergilemenin ayıp sayıldığı bir dönemden, zenginliğin gösterilerek statü ve güç elde edildiği bir anlayışa doğru değişim yaşandığını ifade eden Prof. Mehmet Altan "Tenezzül kelimesi ortadan kalktı. Çalışarak değil, çalarak kazanmak anlayışı hakim oldu. Bu süreçte görmüş burjuvazi de kalmadı" diyerek konunun bir başka yönüne dikkat çekiyor.
Haberleri gazete sayfası görüntüsünde okumak için
SABAH e-Medya"ya
tıklayın
|
|
|
|