Ancak anne İlten Tuğtekin kendi deyişiyle gözü yaşlı bir kadın olmak yerine güçlü bir kadın olmayı seçti. Geride bir kızı ve kızının ölümüyle yıkılmış kocası vardı. Gizem'in tıbben ölü olduğunu öğrendikten sonra organlarını bağışlamak konusunda tereddüt etmedi. Böylece Gizem'in böbreği Mirko Madsar'a, karaciğeri Eylem Taşdemir'e ve böbreği Pınar Demir'e hayat verdi. İlten Hanım şimdi organ naklini günah olarak görenleri ikna etmeyi, bilinçlendirmeyi kendine misyon edinmiş. "Unutmasınlar ki bir hayat biter, verecekleri bu kararla bin can güler" diyor.
* Organ bağışına karar vermeniz zor oldu mu?
Aklıma Uzay Heparı olayı geldi. Bir hasta için karaciğer nakli gerekiyordu. Aile olumsuz yanıt vermişti. Duygusal bakmaları çok doğal, eleştirmiyorum. Ben hiç duraksamadan kabul ettim. Kızım öldükten sonra vücudunun toprak olması neyi ifade eder ki? Anlamlı olan, organlarıyla birçok çok kişiye can vermesi. Ölüm bir son değil yeni hayatların başlangıcı olmalıydı.
* Bu karardan sonra hayatınızda neler değişti?
Bizden sonra birçok ailenin organ nakli konusunda yüreklendiğini biliyorum. Bana ulaşan çok kişi var. Çok sayıda mektup, telefon aldım.
* Olayın şokunu nasıl atlattınız?
Gizem'in ölümünden sonra evimizi değiştirdik. Aynı bloktan bir üst kata taşındık. Eski evimizin her köşesinde hatıraları vardı. Bu da çok zor geliyordu hepimize. Yeni evimin her köşesi de Gizem'in eşyaları ve fotoğraflarıyla dolu. Onu unutmak, yokmuş gibi kabul etmek mümkün değil. Bazen bir iş için bir form doldurmam gerekiyor. Formdaki, 'Kaç çocuğunuz var?' sorusunun karşılığına 'Tuğçe, Gizem, Damla' yazıyorum. Elim varmıyor. İki çocuğum var diyemiyorum hâlâ. Kızımla rüyalarımla iletişim kuruyorum. Kardeşi de onu görüyor rüyasında. O hâlâ bizimle. Hissediyorum."
* Nasıl ayakta kalabildiniz?
Bunu çok kişi sordu. Psikolojik yardım almadım. İlâç kullanmadım. 'Yaşam herşeye rağmen devam ediyor' dedim. Resimle ilgilenmeye başladım. Sosyal aktivitelerimi arttırdım. Sürekli beni meşgul edecek bir şeyler buldum.
* Allah'a sonsuz inancım güç verdi diyorsunuz...
Kızımın ölümünden çok kısa bir süre önce ilginç bir olay yaşadım. Bir kitapçının önünde Prof. Dr. Yaşar Nuri Öztürk'ü gördüm. Kendimi tanıttım. Onunla karşılaşana kadar İslama ilişkin bilgi anlamında eksiktim. Bana bir kitap önerdi. O günden sonra çok daha bilinçlendim. Yaşar Nuri'yle karşılaşmasaydım kader, yaşam, ölüm gibi birçok kavramı özümseyemezdim.
* Damla Su yaşantınıza neler kattı?
Gizem'in ölümünden tam 1.5 yıl sonra bir kızım oldu. Dünyalar tatlısı bir kız. Gizem'in fotoğraflarına bakıp öpüyor. Evimizin neşesi. Babası bu ölümden sonra çok yıkıldı. Dostlarım, 'Damla Su doğduktan sonra eşinin yüzü gülmeye başladı' diyor. Gerçekten de öyle oldu. Ona Gizem'e baktığı gibi bakıyor, ona sarıldığı gibi sarılıyor. Gizem'in babasıyla özel bir bağı vardı. Aynı iletişimin Damla Su ile de olduğunu düşünüyorum.
* Kızımın organlarıyla hayat kuranlarla tabii ki görüşüyoruz. Kızımın böbreğiyle yaşam bulan Mirko Madsar'ın eşi Barbara Madsar'la çok iyi dost olduk, ablam oldu. Eşim Adnan Bey, Mirko Bey ile çok iyi arkadaş oldu. Birlikte tavla oynuyor yürüyüş yapıyorlar.
* Karaciğer nakli sonrasında hayat bulan Eylem Taştekin kızımız gibi. Dersleriyle, her sorunuyla ilgileniyoruz. Şimdi Diş Hekimliği Fakültesi''nde 2'inci sınıfta okuyor. Böbrek nakli yapılan Pınar Demir'le uzakta olması nedeniyle sık görüşemiyoruz. Ama iyi olduğunu bilmek yeter.
* Onlar yıllardır tanıdığımız dostlarınız gibi. Canınızın bir parçasını taşıyorlar. Onları her gördüğümde buruk bir mutluluk yaşıyorum. Asla sitem etmedim. 'Onlar yaşıyor, ama kızım yok' diye düşünmedim.
"Tülay ACAR - Kaan ÖZBEK