|
|
"Eskiyle yeniyi yaşamak"
Artık iletişim, televizyon ile evrenselleşti. Hele bilinçlenmeyle öyle güçlendi ki, kimse sansürleyemiyor. Toplum, "Eskiyle yeniyi" bir süre birlikte yaşatabiliyor. Ayrıca karşılaştırma şansımız da var. "Boş zamanları değerlendirme" olarak, eskiye dayalı tarifle yola çıkan spor, bugün özellikle futbolda dünya ticaretinin yüzde 3'ünü gerçekleştirince önce profesyonelliğe el attı. Küresel ticaret gereği üçüncü dünya ülkelerinin milliyetçilik duygularını köreltmeye başladılar. Amaç, yabancı uyruklu oyuncuların milli maçlara çağrı adedini sınırlamak. Kavgası sürüyor.
Sporda, "Eskiyle yeni" felsefesi bir başka örnekle Afganistan'da kullanıldı. Dünyanın en gelişmiş silahlarıyla saldıranlar, halkın dostluk duygusunu işgal kuvvetleri futbol takımıyla mahalli futbol maçı yaptırarak yumuşatmak ve stres atmak istediler. Bakıyoruz, 1. Dünya Savaşı'nda da aynı uygulama, 'General Harrington Kupası' adı altında gene İngilizler tarafından İstanbul'da bize uygulanmıştı. Üstelik İngilizler bir ara bizi yendikleri zaman hemen, "Turkey", hem Türkiye, hem de hindi anlamına geldiği için o kelimenin hayvansal yönünü espriye sokarak gazetelere başlıklar attılar. Biz de yıllarca sinirlenip tepki gösterdik.
İngilizler'in 'Hindi ziyafeti' bitti
Şimdi anladık ki, Şampiyonlar Ligi'nde üstüste İngilizler'le berabere kalınca 'hindi ziyafeti' bitti. Üstelik puan sıralamasında Liverpool altta kalınca sesini çıkartan İngiliz gazetesi yok. Artık "Eskiyle yeniyi birarada yaşama dönemini" bir şekliyle biz de aştık. Avrupa Şampiyonası fikstür toplantısında İngilizlerin üstüne çıktığımız için kura çekimi yorumunu Türkiye'de yapmayı hazmedemediler. Anlaşıldı ki onlar, "Eskiyle yeni"ye alışamıyorlar.
İtalya'nın Milan takımı, "Can güvenliğimiz yok" diye Tel Aviv'deki Avrupa Kupası maçına gitmiyor. UEFA da bunu onaylıyor. Juventus da G.Saray'a aynı şekilde davranmıştı. Şimdi Milan maçı Kıbrıs'a alınacak. Bir de İsrail büyük turistik yara aldı. G.Saray'ın 20 bin polisle oynadığı maçın turistik değerini şimdi anlıyoruz. İşte "Eskiyle yeni"nin farkı. Peki, G,Saray'ın canı yok mu? Onu soran yok. Suçlu da ortada yok. Çünkü döven polis. Peki Roma'da can güvenliği var mıydı? Bereket görüntüler var. İşte "Eskiyle yeni"nin bir başka farkı.
İtalya ve ırkçılık
İtalya değişik bir ülke. Roma'da Lazio ve Roma takımları var. Lazio süper 'Neo-Nazi'. İki kulübün de esas amacı, rakibin sinirlerini bozarak avantaj sağlamak. Maçlardaki sloganlar yıllardır birbirinin benzeri. Belgrad'da öldürülen Sırp katil için, "Kaplan Arkan'a onur", sonra aşırı sağcılardan Massimino için ağıt pankartları... Kulüpler, federasyon tahkikat açınca, "Bunlar bizimle ilişkili değil" diyor, olay kapanıyor. Ayrı bir grup, "Vikingler" var.
Kulüp yöneticileri bir kere bile kargaşa yaratanları tespit edemediler, yine de edemeyecekler çünkü işin içinde "İrriducibili" denilen karaborsacı bir grupla ticari bağları var. Deplasmanda kulüpler misafirlere maç bileti veriyor, bunların fiyatına dörtte bir ekleyerek satıyorlar. Tutulan otobüslerin fiyatı ve kaşkol gibi hediyelerin hepsine komisyon zammı var. Tribünü de onlar yönetir. Sade Roma değil, Verona'da da başkan taraftarlara ters düşmemek için bir zenciyi transfer edemediğini itiraf etti. Şimdi İspanya'da oynayan Zidane ve Juventus'taki zenci Hollandalı Davids de İtalya'daki tribünlere renklerinden dolayı sempatik gelmiyor. O kadar ki, "Sahada maymun var", "Sahte pasaportlular" gibi afişler açıldı. Bunlar bir ara, "Irkçılık karşıtı olanların Dünya Kupası'nı" bile yapmayı düşündüler...
|
|
|
|