Yurt dışında uzun süre yaşayanların öğrendiği şeylerden biri de şudur: O ülkenin yerli halkıyla eşit olmanız imkânsızdır. Ya onlardan daha altta olursunuz, ya da daha üstte.
Eğer altta olursanız sorun yoktur: Özellikle Avrupalılar, yoksul ve problemli ülkelerden gelen ve durmadan kendilerine acındıran zavallı yabancıları koruma rolünü üstlenmekten çok hoşlanırlar.
Bu durum onlara bir vicdani tatmin sağlar.
Ama bilgi, para, meslek, ün ya da herhangi başka bir nedenle kendilerinden üstün bir yabancıyla tanıştıkları zaman tedirgin olurlar.
Özellikle bu insan "şark" tan geliyorsa, tedirginlikleri birkaç kat artar.
Çünkü Avrupalı'nın kafasında ünlü "Doğu için iyidir!" formülü yerleşmiştir.
Bir Doğulu'dan, Batılı'nın gösterdiği beceri ve birikimi beklemek yanlıştır. Doğulu için ayrı bir ölçü kullanılmalıdır.
Bu biraz da bisiklete binen maymunun kafasını okşamaya benzer.
"Yer Demir Gök Bakır" filmini çekerken Erzincan'ın karla kaplı bir dağ köyünde mahsur kalmıştık. Alman ekip bilgi yarışması denebilecek bir kart oyunu oynuyordu. Çektiğin kartlarda çıkan sorulara cevap vermek zorundaydın. Rahmetli Yavuzer Çetinkaya da oyuna katılmak istedi. Pek de önemsemeden "Peki gel!" dediler.
Daha sonra Yavuzer'in dünya kültürüyle ilgili her soruya duraksamadan cevap vermesi ve bilgi birikimi bakımından Alman ekibinden kat kat üstün olduğunu göstermesi karşısında müthiş bir öfkeye kapıldılar.
Nasıl olur da bir Türk onlardan daha iyi yetişmiş, daha bilgili ve daha kültürlü olabilirdi?