kapat
16.03.2002
 SON DAKİKA
 EDİTÖR
 YAZARLAR
 HABER İNDEKS
banner
 EKONOMİ
 FİNANS
 MARKET
banner
 TÜRKİYE
 DÜNYA
 POLİTİKA
 SPOR
 GALOP
 MAGAZİN
 SAĞLIK
 KAMPUS
 HYDEPARK
 İNANÇ
 ANKETLER
 SABAH
 FOTOMAÇ
 ŞAMDAN
 CİNSELLİK
 EMİNE BEDER
 SABAH PAZAR
 KİTAP
 SİNEMA
 SANAT
 RENKLER
 GURME
 TARİH
 SUNNY
 HİGH-TECH
 YAT&TEKNE
 NET YORUM
 NET GÜNDEM
 MELODİ
 ASTROLOJİ
 SARI SAYFA
 METEO
 TRAFİK
 ŞANS&OYUN
 ACİL TEL
 KÜNYE
 WEB REKLAM
 ARŞİV
 
Üniversitenin sesi

Bazı kamu görevlilerinin ücretlerini düzenlemeye yönelik kararnameden en yüksek zam, milletvekillerine çıktı. Milletvekillerinin başka bir iş yapmalarına gerek bırakmayacak ve görevlerini rahat yapmalarını sağlayacak düzeyde maaş almaları şarttır.

Son kararname, üniversiteye ücret düzenlemesi getirir "gibi yapmıştır". Profesörler ve birinci derecede doçentlere belli bir rahatlama getirilmiştir. Devlet üniversitelerinin tek sorunu öğretim üyelerinin maaşları değildir. Ama eğitim düzeyinin düşmesinde bunun etkisi de çok önemlidir.

Salt bu konu üzerine üniversitelerde görevli genç akademisyenler seslerini duyurmak için çok uğraştılar. Ancak son haftanın "sert" tartışmaları içinde bu sesler hemen hemen hiç duyulmadı.

Çukurova Üniversitesi'nden Doç. Dr. İbrahim Ortaş şöyle yazıyor:

"Profesör ve doçentlerin maaşlarına zam yaparak, üniversitelerden yükselen sesleri kısmen de olsa azaltmak ana amaç olmamalıdır. Burada amaç, sağlıklı, verimli, üretken ve çağdaş eşdeğerleriyle yarış halinde bir üniversite toplumu yaratmak olmalıdır. Üniversite toplumunda 'akademik personel' kimlik kartı verilen araştırma görevlileri ve yardımcı doçentlerin varlığının inkâr edilmesi, zımnen profesör ve doçentlerin varlığının inkâr edilmesi değil midir?

'Huzursuzluk kaçınılmaz'
Ülkemizin gelecekte bilgi toplumundaki yerini alabilmesi için, en iyi beyinleri üniversitelere ve araştırma kurumlarına taşıması gerekir. Uzun süren mücadele ve kamuoyu baskısı sonucu kabul edilen küçük bir maaş artışı ile profesörler ve doçentler memnun edilmiş gibi görülebilir. Ancak üniversitelerin maaş artışı istemesindeki temel amaç, nitelikli bilim adamı bulmak, bir çok yetenekli araştırmacı arasından en iyisini seçmektir."

Uludağ Üniversitesinden Yrd. Doç. Dr. Faruk Balcı yazıyor:

"Bu uygulama ile hem öğretim üyeleri arasında hem de öğretim üyeleri ile araştırma görevlileri arasında huzursuzluk çıkması, aralarında saygı ve sevgi ilişkilerinin bozulması ve iş verimlerinin düşmesi mutlaka beklenmelidir. Zaten kaliteli ve başarılı öğrencilerin araştırma görevliliğini seçmedikleri, bilinen ve her zaman vurgulanan bir gerçek iken bu kararname ile bu davranışlarında ne kadar haklı oldukları bir kez daha vurgulanmış oluyor ki, bu konu üniversitelerin geleceğini olumsuz etkileyecektir."

Gerçek çözüm reform
Süleyman Demirel Üniversitesi'nden Yrd. Doç. Dr. Hüsnü Demirpençe de sorunun çözümünü söylüyor:

"Üniversitelerden gerek özel üniversitelere, gerekse yurt dışına göçün önlenebilmesi için adaletsiz maaş artışı yerine tüm akademik personeli içine alan bir düzenlemenin yapılması doğru olacaktır."

Genç bilim adamları sorunun boyutlarını çok net anlatıyorlar, bugünkü çözümün çözüm olmadığını gösteriyorlar.

Sekiz yıllık temel eğitimle çok önemli bir adım atıldı. Bu adımla birlikte daha kaliteli üniversite eğitimi talep eden genç insan sayısı da katlanarak çoğalacak. Hem YÖK sistemiyle, hem akademisyenlerin özlük haklarıyla, hem de bunun gerektirdiği bütün "kalite hedefleriyle" gerçek bir üniversite reformunun zamanı gelmiştir.

Not: Dünkü yazımın konusu olan "Güçlü Türkiye Hareketi"nin internet adresi şöyledir: https://www.gucluturkiye.org



<< Geri dön Yazıcıya yolla Favorilere Ekle Ana Sayfa Yap

Copyright © 2002, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır