Galatasaray Şampiyonlar Ligi'nin bu aşamasında 5 maç oynadı.. Birisi 0-0.. Geri kalan dört maçta hep öne geçti. Hatta birinde 2-0 öne geçti. Ama hiçbirinde galibiyeti koruyamadı. Bir tekini galip bitirebilse, bugün sırtımızı yaslamış, keyif çatıyor olacaktık. Kazanması gereken beş maçtan hiçbirini, dördünde hem de öne geçtiği halde kazanamayan teknik direktörü, Türkiye dışında her yerde sorgularlar.
Galatasaray Salı günü Barcelona ile berabere kalırsa, hiç yenilmeden elenen takım olarak, Şampiyonlar Ligi istatistiklerine geçecek. Gülünç değil mi bu?..
Galatasaray'ın İstanbul'daki Roma ve Barcelona maçlarında nasıl Luce'nin oyuna müdahale edemeyişi yüzünden kaybettiğini, rakip gollerin nasıl, davul, zurna, çan çalarak geldiğini unutmadık.
Bu defa da durum farklı değildi. Bakın neden?..
Lucescu maça iyi seçilmiş bir 11 ve akıllı bir taktikle başladı. Bu işi genelde iyi yapıyor. Zaten bunu da yapmasa, Galatasaray'ın PAF takımının bile başında olamaz.
Roma'nın Barcelona ve Lazio maçlarını iyi analiz etmiş, bu hızın nasıl kesileceğini iyi düşünmüştü.
Bir defa, Galatasaray topa mümkün olduğu kadar fazla sahip olmalıydı. Bunun yolu da orta sahada koşucular değil, topa basan, ayağında tutan teknik ayaklara ağırlık vermekti. Berkant, Ayhan, Ergün ve Hasan Şaş'ın bu dörtlüde yan yana yer almasındaki felsefe doğruydu. Roma'nın beyni Totti'nin bireysel taktiği çok iyi bilen Ayhan tarafından kontrol altına alınması da, doğru karardı.
Bu takım topu mümkün olduğunca, rakibe kaptırma riski en az olan yan ve geri paslarla dolaştırırsa, topun Galatasaray'da kalacağı süre artacak, oyun kurmak isteyen Roma'nın zamanı daralacaktı. Bu da doğru karardı.. Tabii "Önce kaybetmemek" planı gereği..
Oyun başladı.. Luce'nin düşünceleri, biri hariç yerli yerine oturdu..
Solda Vittorio, Cafu önünde, kelimenin tam anlamı ile sefilleri oynuyordu.. Cafu maç boyu iki net gol pozisyonuna girdi, daha zor olanını da attı. Bunun dışında 90 dakika içinde koridora dönen bu kanattan sayısız akın yaptı, bunlardan 12 tanesi istatistiklere "Gol pası" olarak geçti.. Romalılar kullanamadılar. Bu Galatasaray ve Lucescu'nun şansı idi, başarısı değil..
Şimdi bir Teknik Direktör düşünün ki, adamlar sol kanadından vızır vızır gelmeye birinci dakikada başlıyorlar ve 90'ıncı dakikaya kadar durumu görmüyor ve önlem almıyorsun.
Luce, Vittorio'nun yerine bir başkasını koyamadı?.. Neden?.. "Yok da ondan" demesin kimse.. Baktın Vittorio ile olmuyor. İşte en aykırı görünen isim.. Serkan'ı bile koyarsın.. Hiç değilse "Ya tutarsa.." ihtimali olur, öbürünün tutmadığı meydanda iken..
Kaldı ki, Vittorio'ya da müdahale edebilirdi, Luce.. Maçın bandını dikkatle izlesin.. Görecek ki, Vittorio Cafu'ya çok uzak oynuyor.. Bek karşısındaki adamdan korkarsa uzak durur. Bunu herkes bilir. Vittorio uzak durunca, Cafu çok rahat top aldı. Çok rahat top alınca da, hızı ve Brezilyalı tekniği ile, Vittorio'yu vızır vızır geçti.. Luce bunu göremedi. Önlem alamadı. Vittorio'ya "Yakın oyna, adama yapış" dese, Cafu meydanı bu kadar boş bulamaz, bu kadar rahat sonuca gidemezdi.
Burada bir parantez açmak isterim.. Maçı gene banddan izleyin. Hasan Şaş, Cafu'nun en az iki misli top aldı. Enaz dört misli adam eksiltti.
Cafu'nun iki net pozisyonu, bir golü ve 12 gol pası var. Hasan'ın nesi var, etkili alanda.. Hiç.. Sahanın en iyi oyuncusu sende.. Harikalar da yaratıyor, ama sivrisinek kadar ısırmıyor.. O zaman suçlu kim?.. Hasan niye yarısı kadar oynayan Cafu'nun onda biri kadar etkili değil?. Teknik Direktör ne işe yarar, söyler misiniz?.. Silahını kullanamayan hoca olur mu?.
İkinci yarının hemen başlarından itibaren Roma, oyuncu değiştirme haklarını hızla kullanarak takımı tazeledi, hızı ve tempoyu arttırdı. Luce ne yaptı?..
Seyretti.. Her zaman olduğu gibi seyretti. Çünkü Luce, aynen kendi ifadesidir, "Tabelada hoşuna giden bir sonuç varsa, oyunculardan biri yanına gelip 'Beni çıkar' demezse adam değiştirmez."
Çünkü tabela iyi iken oyuncu değiştirmek yürek işidir. Bu değişiklikten sonra tabela aleyhte değişirse adama hesap sorabilirler.. Değiştirmezsen, hele medyan Türk medyası ise, seni dahi bile ilan edebilirler.
Sonunda değiştirdi Luce.. Oyun gereği mi?.. Yok canım.. Perez'i alıp, Capone'yi soktu. Galatasaray'ın bu yıl bütün maç tablolarına bakın. Perez ve Capone'nin ikisi de, cezasız, sağlam ve maç kadrosunda ise, Luce oyuna Perez ile başlıyor, oyun nasıl giderse gitsin, rakip kim olursa olsun, dakikalar 70'e yaklaşırken, onu çıkarıp Capone'yi alıyor. Luce'nin ezberlediği tek değişiklik bu ve maçla hiç alakası yok.
Olsa, maçla alakalı değişiklik yapmayı düşünse önce Vittorio sorununu çözmeyi düşünür, sonra da Berkant'a "Senin sahada ne işin var oğlum" derdi. Berkant, Galatasaray'ın en kötüsü değil, Roma'nın en iyisiydi çünkü. Aldığı bütün topları eziyor, en basit pasları rakibe atıyor, hemen tüm ikili mücadeleleri kaybediyor, top Roma'da iken de, Galatasaray'a geçtiğinde de nerede duracağını, nereye gideceğini bilmiyor, takımın en genci olduğu halde, hücum pres yapmayı, rakibi sıkıntıya sokmayı aklına getirmiyordu. Galatasaray 10 kişi oynasa, daha kârlı olabilirdi, o kadar kötüydü.. O Berkant da sonuna kadar oyunda kaldı.
Ve Luce maç biterken bir değişiklik daha yaptı.. Sahanın en iyilerinden Ümit Karan'ı oyundan aldı. Rakip savunmada en az iki kişiyi meşgul eden, üzerlerine basan, taciz eden, yoran, yıpratan Ümit Karan'ı çıkarıp Radu'yu soktu.. Radu kim?. Bin ton ağırlık. Yerinden kıpırdamaz, koşmaz, bastırmaz. İyi kafa vurur..
Galatasaray mağlup durumda olsa, gol için bastırıyor, sağdan, soldan ortalar yapıyor olsa, Radu düşünülebilir. Ama özellikle 70'inci dakikadan itibaren ilk yarıdaki olumlu ve akılcı savunmayı unutup 11 kişi ile geri çekilmiş, topu ileriye pas diye değil, az uzağa gitsin diye tepmeye başlamış, bir tek akın yapmaz, yapamaz olmuş Galatasaray'da oyuna Radu mu girer?.. Bu adamın Luce'nin zoru ile, Luce'nin ağırlığını koymasıyla, Luce'nin baskısıyla transfer edilmiş bir hemşehri olma dışında hangi özelliği var ki, o dakikada ve o oyun anlayışı içinde düşünüldü?.. Bir kişi bana mantıklı açıklama yapsın.. Ümit ayakta duramaz derecede yoruldu ise (ki değildi) çıkarılacaksa, yerine, topa dokunma şansı bile olmayan Radu mu girer ve zaten olmayan Berkant ile takımı 9 kişiye düşürmek için, yoksa her tarafa koşan ve rakip savunmayı bastıran onların işini zorlaştıran Serkan mı?.. Ya da Galatasaray tüm hatları ile çekilmiş, Roma tüm adamları ile bastırırken, bu ülkenin en iyi kontratak adamı Arif mi?.
Bunu daha göremeyen, bilemeyen, ya da adamını kayıran birinin Galatasaray gibi bir Avrupa Şampiyonu takımı kenardan yönetme hakkı olabilir mi?.
Lucescu, aynen İstanbul'da olduğu gibi, Roma'nın son 20 dakikadaki bunaltıcı akınlarını seyretti. Ama Roma bu defa 92'de golü bulamadı. Yani kusur onlardaydı, akıl bizde değil..
İstanbul'da uzatma dakikaları oynanırken, Luce hala kullanmadığı değişiklik hakkını, taktik değişiklik, oyunu soğutma için kullansa, maç 1-0 biterdi. Adam onu bile bilmiyor. Roma'da da ayni hatayı yaptı. Üç uzatma dakikasını bölecek, oyunu soğutacak, 3 dakikanın nerdeyse birini geçiştirecek, Galatasaray'a nefes aldırıp Roma'yı sabırsızlandırıp, sinirlendirecek değişikliği gene yapmadı ve kulübede kaderini bekledi. Ayni rakibe karşı ayni hata.. Pes..
Ama dedik ya, Roma bu kez atamadı. Galatasaray yemek için herşeyi yaparken..
Son 20 dakika akılcı oyundan uzaklaşıp niye kapandı Galatasaray..
Yoruldular ondan mı?. Niye Luce taze adamlar sokmadı oyuna o zaman, Capello gibi..
Skoru korumak için farkında olmadan mı çekildiler?.. Niye Luce kenara fırlayıp, "Açılın.. İleri" diye bağırmadı, işaret etmedi, o zaman?..
Çünkü Luce, oyunu seyrediyor.. Çünkü Luce korkuyor.. Müdahale etmeye korkuyor.. O zaman da sonuç işte bu oluyor.. Kazanabilinecek beş maçta, tek galibiyet yok..
Luce bir korkak.. Bunun altını çiziyorum..
Galatasaray'ın ligdeki gidişine bakın.. 27 haftalık bir dönemde içte tüm maçlarını kazanıyor. Dışta tek galibiyet yok.. Buna tesadüf diyebilir misiniz?.. Bu kadar saf olabilir misiniz?.. Bir, tek bir maç, istatistiği bozmaz mı?..
Eğer deplasman maçından, ama her deplasman maçından korkar, takımı korkak oynatırsanız, bozamazsınız.
Galatasaray bugün Şampiyonlar Ligi çeyrek finalini de, Türkiye Ligini de garantilemiş olmalıydı. İkisinde de başı fena halde sıkıntıda ise hala, sorumlusu Lucescu'dur.
Galatasaray bugün hem Avrupa, hem Türkiye'de iddiasını sürdürebiliyorsa, bu da "Lucescu'ya rağmen" dir.