Ay'dan bakıldığında Dünya da, yusyuvarlak orta boy bir gezegen... Özelliği, üstünde çeşitli canlıların yaşaması...
O çeşitli canlılardan biri de, "İnsan"...
Ne yapmış insan? Üstünde yaşadığı gezegeni kendine göre parsellemeye kalkmış; şurası Peru, orası Japonya, öte taraf Çin...
Ve İnsan'da, Kozmos'a karşı garip bir anomali başlamış:
- Ben Çin'in egemeniyim, Çinliler'i ben yönetirim.
- Ben Türkiye'nin egemeniyim, Türkler'i ben yönetirim.
- Ben Fransa'nın egemeniyim, Fransızlar'ı ben yönetirim.
- Tüm Dünya'yı Vatikan yönetmeli...
- Hayır, İslam'ın Halife'si yönetmeli...
- Tüm Dünya'yı İngiltere yönetmeli...
- Bizler vaktiyle Dünya'nın çok büyük bir bölümünü yönetmiştik.
- Sezar çok daha büyük bir bölümünü yönetmişti.
- Tüm Dünya'yı Amerika yönetmeli şimdi...
V.s...
Kozmos, milyarlarca gezegenden biri olan Dünya'nın, kendine özgü canlılarından İnsan'a, ne kadar kulak asar ki?
Kozmos'un özelliği, durmadan batıp giden ve durmadan yeniden doğan galaksileriyle; akıl ötesi bir enerjinin sürekli değişiminden ibaret olmasıdır.
İnsan, kendisini Kozmos değişimin dışında sanadursun...
Sanadursun Dünya gezegenini bir güzel parselleyebileceğini... Ve sanadursun parsellediği yerlerde yaşayan öteki insanlar üstünde, "sen benim ulusumsun" diye, beleşinden bir egemenlik kurabileceğini...
Kozmos nasıl sürekli bir değişim içindeyse; Arz yuvarlağıyla, onun üstündeki insan yaşamları da, sürekli bir değişim içindedir.
Bu değişimin motoru, Dünya'nın sanal parselleri üstünde yöneticiliği benimseyerek saltanatlı bir yaşama aklını taktırmış olan politikacılar değildir.
Ya kimlerdir?
Bilimciler, örneğin fizikçilerdir.
Kozmos'un verilerini keşfedip, onları insan iradesi içine alarak; insan yaşamını eskisinden daha kolaylaştıranlar ve değiştirenler onlardır.
Edison elektriği geri alsa...
Graham Bell, telefonu geri alsa...
Markoni, telsiz iletişimini geri alsa, v.s...
Kapkara bir bahtsızlığa geri döner İnsanlık.
Napoleon, yahut Hitler, yahut I. Süleyman neyi geri alırsa, eskilerde kalmış bir bahtsızlığa yeniden geri dönülür ki?..
İnsan'ın Dünya'yı parsellemeye kalkmasıyla çeşitli politik hipnozlar içinde sapıtıklaşması da; ulaşım teknelojisinde -iletişim teknolojisindeki aşamalar paralelinde- gerçekleşecek hızlanmalar -örneğin Paris-Sidney arasının 2 saate inmesi- sonucu, normalleşecektir. Daha önceki dönemlerde milyonlarca insanın anlamsız yere ölmesinden sonra, usulca boy atan "Avrupa vatandaşlığı", "Dünya vatandaşlığı"na doğru yönelecektir... Ve siyasetçilik, kimseye aşırı bir avanta sağlamaz olacaktır.
Bu arada Türkler de, kendi hipnozlarını arıtabilecekler mi?
Elbette... Yoksa hızlanan küresel bir değişim önünde, eriyip gitme sakıncası belirir. Kozmos "değişim"e karşı çıkmayı affetmez.