Hani bu heyetin araştırmacı gazetecisi?
Cumhuriyet tarihinin en büyük "sinyalcilik" heyetidir bu.. Adana'nın meşhur Cano Aşireti gibi cemaat olup, başbakanımızın uçağına doluştular.. Daha bürokratını, gazetecisini saymıyorum.. Heyetin öbür yarısı da medya leşkeri..
Başbakanımız, dürüstümüz Ecevit Amerika'ya hükümet işleri için gidiyor.. Öğrendiğimize göre Başkan Bush ile sıfat sıfata görüşecek.. Söyleyeceğini söyleyecek, isteyeceğini isteyecek.. Sonra dönüp gelecek..
Programın kendisi topu topu dört günlük.. Bir günü zaten yolda geçiyor.. Bir günü de dönüşte geçecek..
Washington'da işe yarar bir tek iş günü var ellerinde.. Ertesi gün New York'a geçiş, ikiz kulelerin önünde "hislenme fotoğrafı" çektiriş ve dönüş..
Peki herşey önceden belli de ne diye yüzden fazla işadamı Ecevitimiz'in peşine takıldı acaba?
Anlayamadığım şey bu işte..
***
İşadamları topluluğu diye tarif edilen grupta ne ararsanız mevcut.. Parçacısı var, halıcısı var, bankacısı var, tekstilcisi var, tüpçüsü, dönercisi var.. Boşta gezeri bile var..
Cumhuriyet tarihinin en büyük "sinyalcilik" heyetidir bu.. Adana'nın meşhur Cano Aşireti gibi cemaat olup, başbakanımızın uçağına doluştular..
Daha bürokratını, gazetecisini saymıyorum..
Bu seçim doğru mu?
Gezinin rüzgarı daha bir ay önceden esmeye başladı.. Medya zaten aşka gelmişti, bizim gazete hepsinden beter çıktı.. Dünya durdukça başımızda dikilesi Zafer Mutlu da heyete katıldı.. Üstelik de arkasına bizim gazeteden dokuz kişi daha takarak..
Amerika'ya götürdüklerini kelle hesabına vurursak, kendisiyle birlikte on kişi ediyor ki resmen bir manga adam.. Beni çağırmadı diye niza çıkarmıyorum ama kimi hangi kıstasa göre seçti, bilemem..
Belki lisan şartı aramıştır, diye konuşuluyor gazetede.. Öyle birşey de yok.. Savaş Süzal ile Salih Memecan'ı düşün heyetten, geriye kalanından bir santim eksik kalmam..
Ben de onlar kadar İngilizce konuşamam.. Ayrıca onlar gibi tek lisana takılı değilimdir.. İngilizce'den başka Almanca, Fransızca, İtalyanca da konuşamam.. O kadar ki yatkınımdır Türkçe'ye..
Hayır, sinirlerim filan bozuk değil.. Ben günlük işimi yapıyorum, fikir yazısı şey ediyorum..
***
Aklıma çeşit çeşit ihtimaller geliyor..
Bir ihtimal Zafer Mutlu, grubumuzun içinde bulunduğu maddi sıkıntıya kaynak yaratma hevesine kapıldı.. Bu arkadaşları alıp Amerika'da birkaç banka soyacaklar, oradan da sınırı geçip Meksika'ya kaçacaklar..
İkinci ihtimal Zafer Mutlu bunları New York'ta bir bara sokacak.. "Beni bekleyin, şimdi geliyorum.." deyip kaçacak.. Böylece gazeteyi ağır bir maaş yükünden kurtaracak.. (Daha doğrusu borcu hafifletecek)
Aklıma gelen son ihtimal de şu..
Zafer Mutlu, başbakanımız iki gözümüz, çekirdeksiz üzümümüz Ecevit'in ricası üzerine heyete kalabalık bir Sabahçı grubu katmış olabilir..
Başbakanımız, Amerikan prezidıntı Bush ile görüşürken punduna getirip "Valla şu sıralarda elimiz biraz darda.." muhabbeti açmayı planlıyor.. Haliyle borç para istenirken biraz vicdan yapmak icap eder..
- "Şöyle battık, böyle açız.." demekle olmaz bu işler..
Bush'u Oval Ofis'in penceresine götürüp bahçeyi gösterecek.. O sırada bizim Sabah grubu da parmaklıklara dayanmış bekliyor olacak..
Ecevitimiz "Şu gördükleriniz memleketimizin en büyük medya grubundan bir grup gazeteci.. Artık iş vicdanınıza kalmış.." diyecek..
Yardım işi tamam..
İşte ben olayın burasında bizim Ankara temsilciliğine güvenirim..
Temsilcimiz Bilal Çetin ile muhabiri Ali Ekeyılmaz'ı görüp de dayanacak yürek tanımam.. Bunlar krizden önce de Karabekir Paşamız'ın giydirip beslediği Sarıkamış yetimleri gibi dururlardı..
Şimdiki imajlarına tefeci yüreği dahi dayanmaz.. Prezıdınt Bush bunları görmesi ile elini cebine atıp, parayı saçacak..
En aklıma yatan ihtimal de budur.. Tabii çocukların bundan haberi yok.. Amerika'ya gidiyoruz diye sevinçten uçuyorlardı.. Kalanlara da nisbet verecekler ya! Giderayak yaptıkları gazeteye de başlık atmışlar..
- "Ecevit'in ABD gezisi böyle izlenir.." diye..
Heyette bizden kim varsa Sabah'ın birinci sayfasına birer vesikalık fotoğrafını basmışlar.. Herkes geziyi nasıl izleyeceğini sanki bakışı ile tarif ediyor..
Genel Yayın Müdürü Tayfun Devecioğlu, şimdiden Ecevit'i dinlemeye geçmiş gibi pür dikkat.. Haber Müdürümüz Tayfun Hopalı "Adam mı lazım abi, kaç kişi?" diye sorar gibi bakmakta..
Dördüncü sıradaki gözlüklünün bakışı ise "Beni tanımadınız mı? Ben Savaş Süzal.." tarifine girer..
Kendimi örnek vermek gibi olmasın ama aralarında bir tek "araştırmacı gazeteci" yok..
***
Hürriyet'ten Ertuğrul Özkök'ün gideceğini duymuştum.. O da en az bizim kadar adam takmıştır Ecevit'in peşine.. Lakin dünkü gazetelerinde geziye dair tek satır haber yoktu..
Onun da bir planı olduğu buradan belli ama gazetesinin ketumluğundan söktüremedim.. Belki de üst yönetimi kıllandırmak istemedi.. Bizim öyle bir korkumuz yok..
Zaten "Battı fishing yan going.." durumundayız.. Ol sebepten her zamankinden daha demokratız..
Diyeceğim o ki bu gibi gezilerde medya iyi kötü bir işe yarar.. Peki onca işadamı Washington'da ne işe yarayacak?
- "Amerikalılarla ihracata dair temasta bulunacaklar.." filan diye tıraş geçmeyin bana.. Dört günlük gezi bu kadar adamın pasaporttan geçmesine yetmez..
Ne zaman vakit bulacaklar da temas yapacaklar?
Bundan önceki cumhurbaşkanı veya başbakan gezilerinden bazılarına katıldığım için biliyorum.. Bunların gittikleri ülkenin iş dünyası ile tek teması çarşıda pazarda alışveriş yapmaktır..
Bu sefer alışverişe de vakit yok.. Herkes kendi hesabını ödediğinden otelden check out yapma işi var ki günün yarısını da bu yer.. Meğer ki erken davranalar..
Bush-Ecevit görüşmesine yetişip Beyaz Saray çıkışında başbakanımıza alkış tutalar..
|
