Başbakan Ecevit'in ABD gezisi ve temaslarıyla ilgili haberler, medyanın gündemini dolduradursun; biz de 10 yıl sonrasının gözlüğüyle bakmaya çalışalım bugünlere...
2012 yılından bakıldığında, sanırım şunlar değişmiş olacak 10 yıl içinde:
1- Ne Başkan Bush, ne bizim yıldız siyasetçiler, ne Bin Ladin, ne de Saddam kalmış olacak vitrinde...
2- Türkiye'nin adam başına düşen yıllık ulusal geliri, 4-5 bin dolara doğru yükselecek; Yunanistanınki 18 bin dolara, Avrupa Birliğininki 25 bin dolara, Norveçinki 40 bin dolara doğru..
3- Akıl almadık iflas, çöküntü ve yolsuzlukların çıkması sürüp gidecek Türkiye'de...
4- Tüm dünyadaki silah harcamalarında bir azalma olacak..
5- Türkiye'de global sermaye yatırımları, yılda 2-3 milyar dolara doğru gelişmeye başlayacak...
6- 30 milyon olması gerekirken, 3 milyonu aşmayan gazete tirajı toplamında beklenmedik bir artma olmayacak. Nasıl ki, adam başına düşen yıllık kitap alma birimi de; 500 dolar olması gerekirken, 2 dolarda kalmayı sürdürecek..
7- Ulusal gelir dağılımındaki adaletsizlikte Tanzania'nın altında kalmış olmak da, sürecek; kar yağdığında 15 bin köy yolunun kapanması da...
8- Türkçenin yanında İngilizcenin konuşulmasında da bir artma olacak; küçük bir oranda Rumcanın, Kürtçenin, Ermenice'nin konuşulmasında da..
9- Bugünün 25 yaş kuşağının önemli bir bölümünde, gelecek kaygıları artacak...
10- Kendi mesleğini evrensel bir kalitede yapanlar, global bir platformda çalışmayı yeğleyecekler..
Bizim bu öngörülerin 10 yıl sonra ne kadarı doğru çıkacak?
Kazara bunu bir merak eden olursa; ya bize bir gönül selamı gönderir, ya "dangalağın tekiymiş" der; boşverir...
Türkler'in büyük bir çoğunluğu, "nomadolojik bir oportünizm"le, "gün bu gün, saat bu saat" pratikliği üstüne çöreklenir; ve ne geçmişe karşı bir ilgi duyar, ne de geleceğe karşı.. Hele hangi hipnozların içine kilitlenmiş olduğuna karşı, hiç..
O nedenle de, "onlar-biz" ayrımının, çağın evrensel kriterlerinden soyutlanmış çamurlu havuzu içinde yaşar, Türkler'in büyük bir çoğunluğu...
Derler ki, son 200 yıldan bu yana, Türkiye hakkındaki en ayrıntılı bilgi ve belgeler ABD arşivlerindedir.
Bu bilgi ve belgeleri, derinliğine merak etmiş ve üstünde ciddi çalışmalar yapmış ne kadar bilimcimiz vardır bilmiyorum.
Ancak ABD'nin, Türkiye üstünde takındığı yeni tavırların objektif analizlerini yapmaya başlayan bilimcilerimiz başladı çıkmaya..
Örneğin pazartesi günkü Radikal'de, Neşe Düzel'in, Ankara Siyasal Bilgiler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Başkanı Prof. Baskın Oran'la yaptığı bir röportaj vardı.
Bu röportajın, başlıklara da yansıtılmış olan özetini, aynen aktarıyorum:
1- Türkiye, İsrail'den önemli olacak...
2- Türkiye, ABD'nin Ortadoğu'da eksen ülkesi yapılacak. Bu yüzden güçlenmesi gerekiyor. "Para geliyor, hortumlamayı durdur" deniyor.
3- Atatürk döneminde de yolsuzluk vardı. İş Bankası'na dayanarak devleti soymak olan "aferizm", Özal'la değil 1920'lerde ortaya çıktı.
4- Sevr paranoyası palavra! Esas bu paranoya, Türkiye'yi parçalama tehlikesi taşıyor. Sevr paranoyası Susurluk'un devamını sağlıyor.
5- AB 1960'da bizi eksen ülke yapmak istedi. Bu fırsatı Atina yakaladı.
6- İktisaden güçlenmeyen Türkiye, Amerika'nın bugün işine yaramıyor.
7- Türkiye'de yağmanın durmasını Türkler değil, Amerikalılar istiyor.
8- Bush, Ecevit'e Kürdistan'ı kurdurmama sözü verecek.
Biliyorsunuz bir de Irak sorunu var.Başkan Bush'un Saddam'a karşı silahlı bir operasyon başlatmasına sade Arap Birliği değil, Almanya da karşı, Fransa da, Rusya da.. Hatta ABD Dışişleri Bakanlığı'yla, C.I.A. de..
Bütün bunlara rağmen, Washington'un şahinleri, başlatabilirler mi böyle bir operasyonu?
Bendeniz pek sanmıyorum...
Bendenizin sandığı, Ankara-Bağdat ekonomik ilişkilerinin frenlenmesi isteminin ağır basacağıdır...
Enseyi karartmayın; Türkiye'ye 21 Yüzyıl'ı da ıskalatmayacaklar..