Bürokrasi bir tek cazla düzelebilir!
Gelirler Genel Müdürü Akif Hamzaçebi: Türkiye'de önergelerle, emirlerle ve inançlarla inşa edilen bürokrasi duvarlarını yıkacak tek güç, sürprizlere ve yeniliklere açık caz müziği ruhudur
Bürokratları, hep koyu renk takım elbiseleri, ciddi duruşları ve resmi toplantılardaki yüzleri ile tanıyoruz. Oysa her birinin öylesine farklı dünyaları var ki... İşte onlardan biri... Gelirler Genel Müdürü Akif Hamzaçebi. Akif Bey'le, vergi, tahsilat oranları, KDV indirimi, gecikme zammı, kayıtdışı ekonomi, IMF'in istekleri, Dünya Bankası Raporu konuşmadık. İç dünyasında yolculuk yaptık. Hamzaçebi'yi herkes "Katrilyonlara hükmeden adam" olarak tanıyor, oysa Hamzaçebi'ye de hükmeden bir tutku var: Caz...
Hamzaçebi, "Caz, yaşamın kendisidir" diyor ve gönül telini titretiyor: "Caz, ömür dediğimiz zamanın yaşanılan kısmına dahildir. Cazla, yaşamı daha yaşanılır kılar, farkına vararak yaşarız. Caz, insanın kendi içinde yolculuklar yapmasının, kendiyle yüzleşip, kendini tanımasının, keşfetmesinin aracıdır. Aşk gibi"
O BİR CAZ YAZARI
Hamzaçebi'nin, 100'ün üstünde caz yazısı, bine yakın CD'nin bulunduğu koleksiyonu olduğunu öğreniyoruz. Sonrasını, kendisi anlatıyor: "Geçen yıl ilk krizi yaşamaya başladığımızda, artık maliye ve ekonomi yazmamaya karar verdim. İçim daraldı. Hatta, 'Ben okuyucu olsam, bu yazılardan sıkılırım. Bu adamın başka dünyası yok mu?' derdim kendi kendime. Krizden sonra müzik ve konser yazılarına başladım." İşte o yazılarda, özgür ruhun izleri görülüyor. Örnek mi? "Caz, kendini iyi tanıma fırsatı verir. Çevresiyle, iç dünyasıyla barışık insan yaratır. Cazın doğaçlama yönü ise insan özgürlüğünün tüm sınırlarını zorlar. İnsanlar, yaşamda özgür olduklarını sanırlar. Oysa, özgürlüğü sınırlayan o kadar çok faktör vardır ki genellikle bunlar farkedilmez bile. Ancak, caz dinleyince insan nasıl kısıtlamalar altında yaşadığını anlıyor. Caz, bir yaşam enerjisi veriyor. Her şeye sıfırdan başlayabileceğini gücünü hissettiriyor. Sıkıntılı olduğunuzda, moraliniz bozulduğunda, cazın büyülü ritmine kendinizi kaptırdığınız anda, 'Dışarıda koca bir dünya var' diyorsunuz."
Hamzaçebi ile caz üzerine konuşurken, foto muhabiri arkadaşamız Ali Ekeyılmaz, genel müdürden bir ara ceketini çıkarmasını istiyor. Hatta, "Bu röportaj, kot pantolon ve t-shirtle yapılmalıydı" diye ekliyor. Aslında bu ayrıntı Akif Bey'de de yansımasını buluyor. O, bürokrasi ile cazın sentezini çoktan yapmış. Bürokraside yöneticiler, geçmişte
etkili oldukları uygulamalardan uzaklaşarak risk almaktansa eskiye, mevcut olana bağlı kalmayı yeğlerler. Bu da yeni görüşlerin ortaya atılmasına engel olur. Oysa caz, değişikliklere, yeniliklere, arayışlara açık bir müziktir. Esneklik, uyum, çevreye cevap verme, gevşek sınırlar, asgari hiyerarşi gibi kavramlar cazla çok yakından ilintilidir."
VERGİSİZ CAZ OLMAZ
Bu arabaşlığı görüp, "Vergiyle cazın ne ilgisi var?" demeyin sakın. Akif Bey, cazın yeni çocuklarının vergiyle doğduğunu şöyle aktarıyor: "ABD Hükümeti, II.Dünya Savaşı sırasında, kamu finansmanında karşılaştığı zor
luklar nedeniyle bir dizi önlem almıştı. Bu önlemlerden bir tanesi de "Eğlence Vergisi" idi. Bu vergi, şarkıcılar ve komedyenler içindi. Bu vergi nedeni ile büyük orkestraların yaşama şansları kalmamıştı. Enstrümantal müzik yapılan yerler ise bu verginin kapsamında değildi. Böylece, kulüp işletmecileri danssız, şarkı sözü olmayan müzikleri tercih etmeye başladılar. II.Dünya Savaşı sırasında hükümetin müziğe yüklediği ağır vergiler böylece "Bebop" türünün doğmasını sağladı. Coleman Hawkins, Parker, Art Tatum gibi caz tarihinin ünlüleri işte bu ağır vergiler sonrasında çıkmaya başladı. Caz müziğindeki değişimi ve savaş yılları sonrasındaki aşamaları bir anlamda savaş yıllarının ağır vergilerine borçluyuz."
Müdürler cazla flört edebilse...
Cazdaki doğaçlama ruhunu bir gün bürokrasideki işlemlere taşıyabilirsek o kadar yaratıcı ve kalkınmacı oluruz
Akif Bey, bürokratların cazla dönüşümünü bile düşünmüş. Bakın, bir bürokrat, cazla flört ederse neler olabilir: "Caz müzisyeninin amacı ötekilerden farklı, yeni bir şeyler üretmektir. Bu, caz müzisyeninin mutluluk kaynağıdır. Buna karşın organizasyonlar, standartlaşmış şeyleri yaptıkları için kendileri ile gurur duyarlar. Bürokraside bir caz grubundaki davranışı göremeyiz. Test edilmemiş, denenmemiş davranışların bürokraside yeri yoktur. Caz müzisyeni sürprizi sever. Ama bürokrasideki yöneticiler için aynı şeyi söylemek güçtür. Her organizasyon gibi denetim organizasyonları da cazla farklılaşabilir. Cazın özündeki özgürlük ve doğaçlama ruhu iyi algılanabilirse denetim organları son derece yaratıcı olabilir. Yaratıcı olmak için yöneticiler, tıpkı caz müzisyenleri gibi diyaloğa ve görüşmeye açık olmalı, hiyerarşik konumun gerektirdiği ilişkiler ve ortamlar yerine, uzmanlığa dayanmalı, karar almada paylaşılmış alanlar oluşturmalıdır.
ŞİİR-CAZ EVLİLİĞİ
Özgürlük, bürokrasi, yenilik, vergi derken Hamzaçebi, işin finalinde vergiyi şiirle evlendiriyor ve bir alıntıyla devam ediyor: "Behçet Necatigil, mırıldanan bir şairdir. Charles Lloyd da öyle. O da, saksafonu usul usul çalar... Cemal Süreya'nın şiirleri ile caz benzer duyarlılıkları hissettirir bana. İkisinde de özgürlükler, paylaşılamayan alanlar, arayışlar, yalnızlıklar, bitmeyen yolculuklar vardır. Charles Lloyd'un piyanosu da öyle. Lloyd'un "The Water is Wide" isimli şarkısı için CD kapağında şunlar yazar: "Karşı kıyı çok uzak. Ne karşıya geçebilirim. Ne de uçacak kanatlarım var. Bana, ikimizi taşıyabilecek bir tekne getir. Ve ben ikimiz için de kürek çekeceğim."
|