"... Öğleye doğru Şeyh Yusuf'tan gelen haberde Farraç ve Davut'un hapiste oldukları ve kendileri hakkında benimle görüşmek istediği
bildiriliyordu. Akabe Valisi olan Şeyh Yusuf'un evine gittiğimiz zaman kendisini hem hiddetli, hem de güler vaziyette buldum. Şeyh Yusuf birkaç gün evvel krem renginde heybetli bir deve almıştı.
"Deve gecenin karanlığında kaçıp, bizim adamların bulunduğu kampa gelmişti. Farraç ile Davut devenin valiye ait olduğunu akıllarına bile getirmemişler, sabaha kadar uğraşıp devenin başını kına ile kıpkırmızı, ayaklarını da koyu mavi renge boyayıp salıvermişlerdi!
"Akabe sokaklarında dolaşan deve ortalığı birbirine katmış. Şeyh Yusuf olaydan haberdar edilince deveyi getirtmiş. Kendisine ait olduğunu zar zor anladıktan sonra, bütün polis teşkilatını, bu muzipliği yapanları bulmaya memur ederek, bizim adamları, ellerinin boyalı olmasıyla buldurmuş.
"Hakimin karşısına çıkarıldıkları zaman, ikisinin de kolları dirseklerine kadar boya içinde olmasına rağmen, biz yapmadık, diye direniyorlardı. Aleyhlerindeki delilin kuvveti karşısında kurtuluş çareleri yoktu. Hurma sopasıyla bir temiz dayak yediler ve bir hafta müddetle hapise atıldılar."
Savaş elbette vahim bir olay. Ancak böyle komik olaylar da meydana geliyor işte.
Tarihi böyle hafif yanlarıyla okumak mümkün...