Otun çiçeğin, börtü böceğin canlanması ve güneşin küçük çocukların yüzünü ısıtması gereken bir ayda o çocuklardan biri öldü...
Önce elleri üşüdü, sonra minik buruncuğu...
Babasından duymuştu, donmak üzere olan insanların önce parmak uçlarına gelirdi dağın ayazı...
Aldırmadı.
Şunun şurasında ne kalmıştı köyün ilk evinin görünmesine...
Karnı da bir acıkmıştı ki...
Hep böyle olurdu...
Son derste anasının tarhana çorbası öyle bir tüterdi burnunda, o kadar olur. Öğretmenin paydos demesini dört gözle beklerdi...
Yol sanki uzadıkça uzadı, hızlanmak istediğinde ayakları mı ağırlaşıyordu ne?
Mayısın ortasında yağan bu karı ninesi pek hayra yormamıştı dün gece...
Minik bedenini azıcık dinlendirmek istedi, dalları kardan yere değen ağacın altında bir uyku bastırdı, baldan beter tatlı...
Kulaklarında babasının sesi; "Karın kucağı azrail beşiği, soğuk işlediğinde içine aman ha oğlum kanmayacaksın o tatlı uykuya"...
Yok canım serçe değildi ya, konduğu dalda iki ayaza versin canını...
Azıcık kapasa gözünü ne olur?
Mehmet gözünü kapattı, burnunda anasının pişirdiği tarhananın kokusu...
Sekiz yaşındaki Mehmet'in 'Mayıs karı'nda donarak ölmesi miydi içimi böyle yaralayan, yoksa bir gazetenin 13. sayfasındaki "Doğu'da kar" haberinin içinde bir satır olarak geçmesi mi?
Şimdi siz Haziran'ı yaşarken, belki de sıcacık kumların üstünde, benim aklım hala Mayıs'ta, hala Mehmet'te...
***
Eh, tabii atmış yılda bir kar gördü İzmir'de kızcağız, üşüttü lopları, ayları karıştırdı diye düşünüyorsunuz değil mi?
Hiç de değil...
Tamam yukarıdaki yazıyı bir haziran günü Egeli Sabah'ta yazmıştım, iki yıl önce...
Ama ben artık Ocak'ı da sevmiyorum...
Çünkü 'Ocak karı' da bir başka çocuğu, 15 yaşındaki Sefa'yı aldı soğuk koynuna...
İşte.. Bunu diyecektim...
Hem de böylesi görülmedi... Aslında çok yıllar önce görülmüş de, bir çoğumuzun tevellüdü buna tanık olmaya yetmediği için çoğunluğumuz ciddi bir şok yaşadık...
Bu ne menem bir şeydi böyle?
Resimli kitaplarda gördüğümüz gibi pin-pon topu gibi yusyuvarlak, içi dolgun değildi de, böyle sanki, iğne oyası gibi 'dantel dantel'di...
Burun ucuna konanlar hemen erise de, kirpiklerdeki bir süre kalıyordu...
Bir de üzerine basınca gırc-gırc ediyordu...
Ve tüm İzmir sürücüleri alışık olmadıkları bu doğa olayını izleyeceğim diye bir göz havada araç kullanırken, diğer göz yeterli randıman veremedi ve birkaç saat içinde şehir merkezinde tam 500 kaza gerçekleşti...
Polis akşama doğru araçları durdurup zincir sorunca, birçok sürücü bu 'zincirin' lastiğe takılacağını akıl edemediğinden, kendi, olmadı karılarının boyunlarındaki zinciri gösterdiler...
Cuma günü tüm İzmir içmeden sarhoştu...
Cuma günü tüm İzmir gelin olmuş gidiyordu!