Zekilik biraz deliliktir
Ağustos ayında Levent Kırca'ya, "Bu ekonomik ortamda bir filme yüzbinlerce dolar yatırmak delilik değil mi?" diye sorduğumda bu cevabı almıştım... "Son" filmiyle Kırca, zekasını herkese gösterdi
İstanbul'un soğuğa ve ayaza teslim olduğu bir gece, Süzer Plaza'nın sinema salonundayız. Levent Kırca ile Oya Başar, iddialı filmleri "Son"un sinemalarda gösterime girmesinden önce yakın dostlarını küçük, samimi bir davetle ağırlıyorlar. İkisi de heyecanlı. Ama yüzlerinden gülümseme eksik olmuyor. Oya Başar, sanki evinde konuk ağırlıyormuş gibi... Konukların paltolarını alıyor, içkileri bitenlere elleri ile servis yapıyor. Ve birazdan hep birlikte sinemanın rahat koltuklarına gömülüp, dışarıdaki soğuk havaya inat içimizi ısıtacak, kimi kez kahkahalarla güldüren, kimi kez düşündüren filmi izlemeye başlıyoruz.
Ben hayatımda bir film izlerken bu kadar güldüğümü, (gülmekten gözlerim yaşlarla doldu) hatırlamıyorum.
Verilen arada Oya Başar herkese düşüncesini soruyor ve bir yandan da kendi heyecanını anlatıyor. "Tiyatro başka bir şey. Orada biz sahnedeyiz. Ama sinemada insanın seyircinin arasına oturup kendini izlemesi çok farklı, çok heyecanlı" diyor.
TÜRK TİYATROSU'NUN YILDIZLAR GEÇİDİ
Filmin oyuncu kadrosunda adeta Türk Tiyatrosu'nun starlar geçidi yaşanıyor:
Levent Kırca, Oya Başar, Şermin Hürmeriç, Hakan Altıner, Sümer Tilmaç, Atacan Arseven, Ali Sürmeli, Metin Serezli, Dursun Ali Sarıoğlu... "Son" film içinde bir film. Belki de en basit tanımlamayla kaybeden insanların öyküsünü anlatan bir film. Hayatta hiçbir işi doğru dürüst becerememiş, hayatın hızlı temposuna ayak uyduramayıp toplumun kenarlarına itilmiş altı insanın öyküsü. Bu altı kişi bir film yapmaya karar veriyor. Ve neler oluyor neler... Türk Sineması'na eleştirel bir bakış açısıyla bakıyor Levent Kırca diyor ki; "Sanat kimlerin elinde, sinema kimlerin elinde..."
"KRİZDE OTURAMAZDIK"
Ağustos ayının ilk günlerinde Oya Başar-Levent Kırca çiftinin Levent'teki evlerine konuk olmuş, keyifli bir söyleşi yapmıştık. Konumuz, çiftin Türkiye'nin ekonomik krize girdiği o zor günlerde yüzbinlerce dolar yatırım yaparak bu filmi yapmaya soyunmasıydı. "Son" filminin çekimleri sürerken verilen bir günlük arada Levent Kırca bahçedeki dev bronz at heykelinin başında son rötuşlarını yapıyordu. Çocukluğundan itibaren resim yapan, muhteşem makyaj teknikleri bilen Kırca bu iki yeteneğini birleştirince önce küçük küçük büstler yapmış, ardından da bir ton ağırlığında bir at heykeli yapmaya soyunmuştu.
KİMSE İTELEMEYLE BİR YERE GELEMEZ
"Çok mu zekisiniz?" sorusunu sorduğumda da "Harika çocuk tanımlamaları vardır ya ben de öyleydim işte" demişti.
Sonra konumuz sinemaya geldi. Krizden dolayı herkesin kabuğuna çekildiği bir dönemde bir milyon doları sinemaya yatırmak büyük bir cesaret ve kendine güven gerektirir. Ben de sormuştum, "Zekilik biraz delilik midir?" diye. "Tabii ki" diyerek devam etmişti; "Zekanız varsa görürsünüz. Zekası insana nereye kadar müsaade ederse oraya kadar gidebilir. İteleme ile kimseyi bir yere götüremezsiniz."
"SANAT YAPARAK MUTLU OLURUM"
-Peki ya cesaret?
"Cesaret evet. Ama en önemlisi kendine güven. Filmimin beğenileceğine inanıyorum. Bu güveni seyirciden alıyorum. Bugün nasıl bir doktor 'ekonomi bozuldu, artık ameliyat yapamayacağım' demiyorsa biz de sanatın içinde olmayı, sahneye çıkmayı sürdüreceğiz."
Levent Kırca sanat yaparken başarılı ve mutlu olduğunu söylüyor. Kuşkusuz bu başarı duygusunu ve mutluluğu "Son" filminde olabildiğine yaşadı. Ve cesaretinin ona neler kazandıracağını hep birlikte göreceğiz.
|