10 gün önce başlayan teknik direktör krizi, G.Saray'da taşları yerinden oynattı. Aslında iyiniyetle işe başlayan ve geçmişten doğan hatalara sünger çekmek isteyen G.Saray yönetimi, bu olaylarda rol alan usta taktisyenler (!) sayesinde beklemediği bir hüsranla karşılaştı.
G.Saraylı genç yöneticiler, işin aslına bakarsanız futbol takımında yıllardır varolan bir sorunu ve bunun temsilcilerini ortadan kaldırmak için yola çıkmışlardı. İlk hedef takımda sürekli huzursuzluk yaratan, Florya'daki çıbanbaşı Suat'tı. İşte Suat'ın birkaç marifeti:
* Her fırsatta yönetime "Alacaklarımız ne olacak?" teraneleri okuyor. Özellikle gençleri etki altında bırakıyor.
* Hangi futbolcular kaç para alıyor, onu kovalıyor. Diğer arkadaşlarını da 'Madem o kadar çok para alıyorlar, takımı onlar kurtarsın' diyerek provoke ediyor.
* Maddi kaygılar yüzünden Murat Sözkesen'e karşı - Jardel'e olduğu gibi - bayrak açılmasını sağlıyor. Kaptan Bülent'i devamlı öne sürüp "Para, para" diye tempo tutuyor.
* Kendisine verilmek istenen cezaları haber alıp, G.Saraylı yöneticilere telefon açıyor. Ve "Biz G.Saray'da kimleri eskittik. Bana ceza veremezsiniz" deme cüretini gösteriyor. Sen kimsin be kardeşim?
Terim gittikten sonra dokunulmazlığını ilan eden, Hakan Ünsal ve Arif'ı yanına alarak bir grup oluşturan, takıma yararından çok zararı olan Suat'ı cezalandırmak için start alan operasyon, bir anda hedefini şaştı. Lucescu'nun yaptığı yanlış açklamalar yüzünden işin şekli değişti. Terim kendisine yapılan yoklamalara "Olabilir" deyince, günlerce çarşaf çarşaf sayfalar dolduran fiyasko ortaya çıktı. Esas oğlan Suat ise bu toz bulutu altında şimdilik kendini kurtardı. En azından o öyle sanıyor.